AÇIKTI

 Annem ve babamın vefatından sonra ben ablam ve eniştemin yanınada kalmıya başladım. Evlenme çağına gelince isteyenlerim oldu ve ablamla eniştemin uygun gördüğü kişiyle evlendim.

İlk zamanlar güzel geçiniyorduk ama çok geçmeden anlaşmazlıklar başladı. Eşim eve geç geliyor,zamanlı zamansız, haklı haksız bana bağırmayı adet edindi. Zamanla da bu iş fiziksel şiddete kadar vardı. Bu arada bir kızımız oldu,artık dayanmaya gücüm kalmadığından ayrıldım.Kızımı mahkeme süt çocuğu olduğundan bana verdi. Boşandıktan sonra tek gidebileceğim yer yine ablamla eniştemin eviydi,öylede oldu. Ama ev ev üstüne olmaz deniyorya bu gerçekmiş .Zamanla ben ve kızımın bu evde sığıntı haline geldiğimizi düşündük.öylede oldu. Annemden ve babamdan bir ev kalmamıştıki gideyim kızımla beraber orada oturayım.
Bu arada da benimle evlenmek isteyen taliplerim çıktı,ama yeni yeni yürümeye başlıyan kızımı eveleneceğim kişiler ,kızını babasına ver diyorlardı. Artık durum o kadar zorlaştıki ablamın evinde artık olamıyacağımı anlıyarak yeni yürümeye başlıyan kızımı babasına vererek evlendim. Kızım çok küçük olduğundan zamanla ona annen öldü demişler. Ben de bunu bildiğim halde göğsüme taş basarak dayanmaya çalıştım.
Bu arada evlendiğim eşimde kalp rahatsızlığı başladı. Doktor doktor dolaştıktan sonra kalp damarlarının tıkalı olduğu ve ameliyat olmadığı takdirde hayati riskin çok fazla olduğu söylendi. Mecburen eşim ameliyat masasına yattı,kalbe giden üç adet damar değişti. Ama eşim artık çalışamaz durumdaydı,malülen emekli oldu. Emekli maaşı ve eşimin köydeki azda olsa arazilerinden gelen gelirle geçinmiye çalışyorduk. İkinci eşimden çocuğum olmadı. Eşimle ben mutlu bir birlikteliğimizin olmasına rağmen bir türlü ilk eşimden olan kızımı unutamıyordum. Aynı şehirde olmamız nedeniye zaman zaman kızımı okula giderken veya yolda görmek bana yetiyorsada daha sonraları buda bana yetmemeye başladı. Karşısına geçip” ben senin annenim” diyeceğim ama kızımın hayatını alt üst etmeye gönlüm razı olmuyordu. Öyle zamanlar oluyorduki kızımı yolda görünce sıkı sıkı bağrıma basmak geliyordu içimden ama bir türlü kendimde o gücü bulamıyordum.
Kızım büyüdü,aynı şehirden biriyle nişanlandı. Nişanlanacağını rast gele birinden duyduğumda içimi sevinçle hüzün birlikte kapladı. Kızım benden habersiz annesini ölmüş bilerek nişanlanacaktı. Kızımın nişanlanacağı gün uzaktanda olsa görmek bahanesiyle nişanın yapılacağı yere köylü kadını kıyafetinde çarşaflı,lastik ayakkabılı olarak gittim. Bir yabancı gibi kzımın nişanını uzaktan tanınmadan göz yaşları içinde seyrettim.
Zamanla evlat hasreti o kadar baskın çıktıki bir gün komşumuz olan bakkaldan kızımın evini telefonla arayıp kendimi onun annesi olarak tanıttım. Annesinin öldüğünü söyliyerek ağlıyarak telefonu yüzüme kapattı. Bir müddet aramadım. Ama onun kafasına annesinin yaşadığı fikrini sokmuştum,artık ne yapıp yapacak yalan olduğunu düşünsede bu işin aslını nasıl olsa araştıracaktı. Nitekim öylede yapmış. Bir müddet sonra tekrar telefonla evini arayıp onunla konuşmak istedimsede sadece telefonu açıyor ve benim olduğumu anladıktan sonra telefonu kapatıyordu. Uzun bir zaman bu böyle devam etti. Bir gün yine telefonla aradığımda bu sefer telefonu kapatmadan önce” Sen benim annem olsa idin beni bir koca uğruna terk edip gitmezdin,bana yedirecek bir lokma ekmeğin yokmuydu,artık beni arama beni sen doğurduysan sen bakıp büyütmedin,hasta olduğumda,okula başladığımda en üzüntülü ve en neşeli günlerimde neredeydin,sen benim annem değilsin ve beni bundan sonra sakın arama” deyip telefonu kapadı. Benimle nefret ederek konuşmasıda bir şeydi,demekki onunda içinde bana karşı bir sıcaklık başlamıştı. Daha sonra defalarca telefon ettiysemde hiç konuşmadan telefonu yüzüme kapadı. Artık dayanamıyordum. Gecelerim uykusuz ve kızıma olan hasretimle geçiyordu. Nasıl yapsamda kızımla bir araya gelsem diye hayal kurar olmuştum. Uykusuz gecelerimden birinde damadımla konuşmak aklıma geldi. Ya oda beni azarlar red ederse diye korkmıya başladım. Bir yaz günü paydos olduğu bir sırada damadımın çalıştığı kurumun dışında bekledim ve onun yalnız kaldığı bir anı yakalıyarak yanına sokulup “sizinle bir konuyu konuşmak istiyorum” dediğimde bir an durakladı ve “ Buyurun şu parkda oturalım” deyince şaşırayımmı üzüleyimmi bilemedim. Bir ruh gibi yakındaki parkın en dip köşesindeki bir masaya oturduk. Ne ben konuyu açabiliyordum nede o.. Bir müddet bana baktıktan sonra “ ne konuşacağınızı biliyorum, eşim bana olanları anlattı” dedi. “ Siz ne dediniz” diye sorduğumda “ Eşime,her ne olursa olsun hangi şartlarda olursa olsun bir kerede olayı senin ağzından dinleyip ondan karar vermesini söyledim” “ O ne dedi” “Şu an hazır değilim,beni bir koca uğruna terk edip giden kadına nasıl anne diyebilirim”dedi. Bir an sessizlik oldu “Babası,teyzesi ve anneliği olayı anlatmış,niçin ona annesinin öldüğünü söylediklerini anlatmışlar. Ama eşim,hala beni ne olursa olsun terk etmiyecekti, evlenecekse benide alıp öyle evlenecekti demekten başka bir şey demiyor bu durum eşimin de ruh halini iyice bozdu,inanınki psikolojik tedaviye zor razı ettim isterseniz siz bana durumu anlatın bende uygun bir zamanda ona uygun şekilde anlatırım dedim” Başından beri olayı hiç saklamadan nasıl olduysa anlattım. Damadım hayretle beni dinledi ve “ben bu durumu ona anlatmıya calışacağım ama sizde bu kadar sene sonra onun sizi hiç tepki göstermeden kabul etmesini bekliyemezsiniz ” dedi. “Biz evleneli sekiz sene oldu, inanın bu durmu karım bana açıncaya kadar hiç duymadımdı” dedi. Söyliyecek söz bulamadım. “Öyledir” dedim. Çaylarımızı içtikten sonra ben müsaade isteyip ayrıldığımda damadım garsona kendi için bir çay daha söyledi. Damadım bana cep telefonunu verdi ben da ona. Uygun zamanda karısıyla konuşacak beni arayacaktı.
Ben damadımdan haber beklerken yeniden yıkıldım. Damadım başka yere tayinini istemiş ve buradan ailesiyle birlikte uzak bir yere gitmişlerdi. Bunu duyunca damadımı bana verdiği cep telefonundan aradım ama hat iptal edilmişti. Ne yaptımsa ne kızıma nede damadıma bir şekilde ulaşamadım. Artık yapacak bir şey kalmadığından doğruca yıllarca konuşmadığım ablamın evine gittim.
Eniştemde evdeydi. Beni baştan evlerine sokmak istemediler ama ben hiç oralı olmadım zorlada olsa evlerine girmeyi başardım.”Bana kızımın nereye gittiğini söylemeden buradan gitmiyeceğim” dediğimde ,eniştem “bak kızım inanki bizde nereye tayin olduklarını bilmiyoruz bunu bilse bilse babası bilir eniyisimi sen git ona sor” dedi. Meğer bizim kız neden annesinin ölmeyip yaşadığını söylemedikleri için teyzesinede küsmüş onunlada konuşmuyormuş. O kızgınlıkla oradan çıktığım gibi doğru eski kocamın evine gittim.
Kapıyı karısı açtı,onu iterek içeri girdim; “kocan olacak o adam nerede “ dedim, içeriden “Sen ne utanmaz kadınsın be yıllarca yaptıkların yetmiyormuş gibi şimdide üstemi çıkıyorsun” diyerek fırladı ve bana tokat atmak için elini kaldırdığında eşi elini tutarak “Kendine gel bey,o senin eski karın,çocuğunun annesi ve bizim evde misafir,kendine gel yoksa karışmam” deyince adam durdu. “Gel kardeş,içeri gel” dedi kadın. İçeri girdim,ama yine eski kocamla ağız dalaşına başladık, “Siz insan gibi doğru dürüst konşamıyacakmısınız ,şimdi beni dinleyin,ne yapıldıysa yapıldı, kimdeyse kabahat kimde ikinizde nasıl yaptıysanız nasıl becerdiyseniz yıllar sonra bir kadının hayatını altüst ettiniz,yazıklar olsun size,sen kızına annesinin öldüğünü söylemek zorundamıydın hiç bu günleri düşünmedinmi bu kız duyarsa diye;sen hanım, bu zamana kadar bu kadar yıl geçmiş sen bir kere bile olsun kızını aramamış sormamışsın yıllar sonra kızının karşısına çıkıp, ben senin öldüğünü sandığın annenim diyorsun annelik bu kadar basitmi ” dedi. Kadın haklıydı,ne eski kocam neden ben söyliyecek söz bulamadık. “Hiç olmazsa hangi şehre gittiğini söyleyin” dediğimde eski kocamın karısı “İnan kardeş bizde bilmiyoruz,sen kızına ben senin annenim dedikten sonra biz neden ona annesinin yaşadığını söylemedik diye bizlede ipleri kopardı. Damadın buradaki işinden başka yere tayin olmadı işinden ayrılmış başka yerde başka iş bulmuş kimseyede nerede ne iş bulduğunu söylememiş.” “Eşyaları taşıyan arabayı biliyormusunuz” “Hayır başka yerden nakliye için bu yöreye gelen bir arabayı tutmuş yani senin anlıyacağın kimse kızımız ile damadımız ve torunumuzun nerede olduğunu bilmiyor artık.
Akşam evime döndüğümde tüm dünyam yıklımıştı. Bu zamana kadar iyi yaptığımı sandığım her şey domino taşlarının bir biri ardına yıkıldığı gibi yıkılıp gitmişti. Sanki artık okyanusun ortasında etrafımda bir sürü köpek balığı varken bir metre karelik bir tahta üstündeydim.
Bu arada eşimin kalp rahatsızlığı tekrar başladığında doktorlar kocama belli bir süre geçtiğinden tekrar kalpdeki damarlarının değiştirilmesi gerektiği aksi takdirde fazla bir ömrünün kalmadığını, ameliyatın çok riskli olduğunu kocamın ameliyat masasından kalkmasının çok düşük bir ihtimal olduğunu da söylediler.. Meğer kalp damarlarının değiştirilmesinden sonra normal olarak yedi ile on yıl sonra tekrar değiştirilmesi gerekebiliyormuş, buda bu durumda olanlar için son bir şansmış. İlk bay pas ameliyatında ayaklarından alınan damarlar takılmıştı,şimdi ise doktorunun söylediğine göre kollarındaki bazı damarlar alınacak takılacakmış. Kollardaki damarlar ayaklardaki damarlar gibi işlevi olmıyan damarlar değilmiş. Kolarından alınıp kalbe takılacak olan damarlardan sonra kolların hissizleşeceği çok şeyi hissetmeyip duymıyacağı hatta parmaklarının bile zaman zaman görevini yapamıyacağı,alınan damarlardan sonra ellerinin felçli bir durumda olabileceğini söylediler. Düşündük taşındık ne olursa olsun sen benim başımda ol o yeter bana dedim. Hatta benim bacaklarımdan damar alıp kocama takılmasını önerdiğimde doktorlar; kocanın vucudunun damarı red etme olasılığı çok fazla,olabilecek son şansıda böyle kaybetmek istemediklerini onun için tek çare kocanın ellerinden damarları alıp takmak dediler.
Hastaneden ameliyat için gün verdiler . Biz hazırlık yaparken bir gün çarşıdan eve döndüğümde kocamı yatakta cansız buldum,ameliyat olmayı bekliyemeden kalp krizinden ölmüştü. Sanki her şey üstüme üstüme gelimiye devam ediyordu.
Tüm bunlar olurken ben zaman zaman rabbime “ne olur allahım beni isyan eden kullarından eyleme” diye dua ediyordum.
Bu gün kocamın vefatının üstünden dört yıl geçti. O kadar arayıp sormama rağmen ne kızıma nede damadıma ulaşamdım. Bu hengame içinde rahatsızlandım muayenelerden sonra teşhis Kanser di,akciğer kanseri olmuştum. Yavaş yavaş vucudumu sarmıya başlamıştı. Kanserin en hızlı yayılanıymış. İlaç tedavisi, kemoterapi derken artık yaşama ümidimi kaybettiğimden tedaviyi önemsemiyordum. Yavaş yavaş hayatımın sona yaklaştığını hissediyordum. Bir gün sabaha karşı beni ambülansla hastaneye kaldırdılar. Doktorların konuşmalarından duyduğuma göre çok az ömrüm kalmış. Eski kocamla karısı da ziyaretime geldiler ama benim konuşacak halim yoktu. Başımda hastanede bana refak eden kişi ise benim kız kardeşimdi. Ağlıyarak hiçbir şeyin böyle olmasını istemediklerini söyliyerek benden hallallik istedi verdim.
Yağmurlu bir Kasım sabahında Salı günü saat 08,30 gibi kadın yattığı hastane odasında vefat etti. Son ana kadar kızını ve torununu sayıkladı,gözü pek görmesede hep kapıdaydı,her an “bak biz geldik anne,anneanne” demelerini bekledi.
Kadın öldükten sonra bir türlü iki gözünü kapatmayı başaramadılar. İki gözü açık bir halde kefenlediler. Cenazesi ikindi namazından sonra oturduğu mahallenin camiin den kaldırıldı.
Çok sıcak bir Temmuz ayı ortalarında mezarlığın kapısında duran araçtan bir erkekle bir kadın indi. Korkak adımlarla mezarlığa girdiklerinde doğruca mezarlık görevlilerinin bulunduğu binaya girdiler. Adam elindeki kağıdı görevliye uzattı “Biz bu mezarı arıyoruz acaba yardımcı olurmusunuz” dedi. Mezarlık görevlisi kağıda baktı,baktı “siz bunun nesi oluyorsunuz” dedi. “Yakınıyız” dedi adam. “Bu kadın öleli şu kadar zaman oldu kardeşinden başka pek ziyaretcisi olmaz olsaydı biz tanırdık, gelin göstereyim” dedi. Mezarlar arasından bir müddet yürüdüler görevli eliyle ilerideki bir toprak yığınını işaret ederek “İşte o garibin mezarı burası” dedi. Diğer adam” Niçin garip” dedin diye görevliye sordu; “Bak kardeşim duyduğumuza göre bu kadın ölürken tek yakını olan kızkardeşine,sakın benim mezarımı yaptırmayın sadece kim olduğumu belirten bir tahta dikin, o tahtanın üstündeki yazılar silinincede yeniden yazmayın” demiş. “Niçin böyle söylemiş !” diye sordu Adam. “Nedenini bizde bilmiyoruz ama söylentiye göre burada yatan kadının bir kızı varmış ,annesini görmemek için bu memleket den kocasıyla birlikte adres bırakmadan çekip gitmişler. Kadın çok aradığı halde bir türlü kızının izine rastlıyamamış. İşte bu kadın da son günlerinde, hayatda olan tek kızım bile gelip mezarımı ziyaret etmiyecek olduktan sonra mezarımın yapılması,başıma kim olduğumun yazılması neye yarar” demiş.
Adam ve kadın gösterilen mezarın başına geldiklerinde bir müddet hiç kimseden ses seda çıkmadı ve aniden kadın mezarın üstüne kapanarak hıçkırıklar içinde , “Ben seni affetmesini beceremedim,beni affet anne” diyebildi.


Kamil ERBİL

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KIRDIĞIN YERDEN KIRILIRSIN.

USTAM,YARIM EKMEK İÇİ KÖFTEDE BANA !..

RAHAT UYU YAVRUM