KARDEŞİM (Hasta ziyareti)

KARDEŞİM

 

Hasta ziyareti

 

Yazın o kavurucu sıcağında arabamla giderken radyoda çalan şarkılara eşlik ediyordum,yada etmeye çalışıyordum. Şehre girmeden çevre yolunu takiben şehir dışındaki hastanenin oto parkına arabamı park ettim. Eşim sırtımı şöyle bir yokladı ve “çok terlemişsin üstündekileri çıkar yoksa hasta olacaksın” dedi. Böyle durumlarda eşim her zaman arabamda bir çanta içinde birkaç adet iç fanilası ile külot , tişört veya gömlek bulundururdu. Arabamın yanında etraftakilerin bakışlarına aldırış etmeden fanilamı ve tişörtümü değiştirip hastanenin ziyaretçi giriş kapısına yöneldim. Hem pazar hem de ziyaret günü olduğundan kalabalıktı. Burada diğer hastaneler gibi ziyaret belirli saatlerde değildi. Kurallar uymak kaydıyla hasta yakınları her zaman ziyarete gelebiliyorlardı.

Giriş kapısının yanında beklerken içimden bir ses”hadi gir ziyaret et” diyorsa da dedi başka bir ses de “boş ver dön git” diyordu. “Hadi girelim” dedi eşim. “Gel şu ağacın altına oturalım da biraz soluklanalım” dedim. “Bırak şimdi soluklanmayı hadi girelim”

Kapıdaki kalabalık arasında eşimle birlikte hastaneye girip hasta koğuşlarının olduğu katlara çıkmak üzere asansörlere doğru yürümeye başladık.

 

Biz iki kız bir oğlan orta halli memur ailesinin çocuklarıydık. Kardeşler olarak birbirimizi sever ve kollardık. Küçük kız kardeşim öğretmen oldu öğretmenle evlendi. Ben devlet dairesinde memur olarak görev yapıyordum. Ortanca kız kardeşimiz ise bir bankanın muhasebe müdür yardımcısı oldu ve bankanın müdürüyle evlendi.

Eniştemiz iki oğlan kardeşti ve hali vakti oldukça iyi idi. Eniştenin memleketinde epeyi arazileri vardı.Bunların yanında da başka gayrimenkulleri de vardı. Yani eniştemiz çok varlıklı biriydi.

Enişte sessiz sakin konuşmaktan ziyade dinlemeyi seven efendi biriydi.

Bir erkek çocuk ile bir kızları oldu. Am bizim kız zaman içinde belirgin olarak değişmeye başladı. Gerçi çocukluğumuzda da bazı şeylere burun kıvırır,kapris yapardı . Zor beğenen biriydi. Çocuklarının ikisi de Üniversiteyi bitirdiler. Eniştenin çevresi nedeniyle de hemen iş buldular.

 

Bu arada bizim kız kardeş çok değişmişti. Neredeyse onu ziyaret etmek için bizden kim olursa olsun sanki randevu almak gerekiyordu.

 

Annemiz be babamızda ölünce kalan bir evin paylaşılması sırasında çıkarttığı hiç yoktan bir bahanelerle kopmak üzere olan ipleri iyice kopardı.Gerçi sonunda anlaşma olmuştu ama bizim kız bana küsmüştü.

 

Bu arada erkek çocuk iyi bir üniversiteyi bitirdi,yurt dışına doktorasını da yaptıktan sonra iyi bir şirkette iş buldu. Kız ise oda üniversiteyi bitirdi ve bizim kardeşin tüm itirazlarına rağmen orta halli bir kişi ile evlendi. Burnu havalarda olan kardeşim kızının düğününe bizi çağırmadı. Zaman zaman duyduklarıma göre kız kardeşimin kızının kocası kendisinin başından beri hor görüldüğü gerekçesi ile kardeşime başlarda gizli ama sonraları açıktan tavır almaya başlamış.

 

Bir müddet sonra enişte rahmetli oldu. Onun cenazesine dahi çağırılmadık. Neden sonra eniştemin vefat ettiğini başkalarından öğrendim.

Kardeşimin kızı ve oğlu zaman içinde annelerinden kopmaya başlamışlar. Çünkü bizim kız , çocukluğumuzda olmayan ama daha sonraları nasıl edindiyse edindiği kendi katı kurallarını uygulamaya devam edince çocuklarda yavaş yavaş kopmaya başlamışlar. Bir müddet kardeşim çocuklarına mirastan mahrum ederim baskısıyla tehdit etmişse de herhalde çocuklar sonraları paraya da önem vermemeye başlamışlar.

 

O burnu büyük,küçük dağları ben yarattım, benim param var ben istediğimi yaparım düşüncesi yerini yavaş yavaş yerini ben ne yaptım pişmanlığına terk etmeye başlamıştı.

 

Ev işlerine yardımcı bir bayanla işler ne kadar sağlıklı yürürse bir zaman öyle gitmiş. Zaman içinde hastalanmış. O sevilmeyen damadı tarafından doktor doktor dolaştırılmış . Artık kısa bir ömrünün kaldığı gerçeğini sonunda öğrenmiş.

Daha önce havalarda dolaşan kardeşimin ayakları yere basmaya başlamış ama bir bakmış etrafında ne küçük kız kardeşim nede ben varım. Sadece oğlu ile o sevmediği damadı ve kızı var.

 

Hastane koğuşlarında yattığı o bitmez tükenmez bilmez çok uzun gecelerde özel koğuşunda gözlerini tavana dikip geçmişi acı acı hatırlayarak yaptıklarının tüm bunlara değip değmediğini sorgular olmuş.

 

Hayatta olan abisi ile kardeşini arayacak ama arama cesaretini bir türlü kendinde bulamıyormuş. Damadı kardeşimden habersiz bir gece hem beni hemde küçük kız kardeşimi arayıp durumu anlatıyor. Kayınvalidesinin bizleri arayacağını ama daha önce yaptıklarından utandığından bizleri arama cesaretini kendinde bulamadığını söyledi.

 

Bende ilk eşimin vefatından sonra yeniden evlenmiştim. Bu hanımımda kardeşimle iyi niyetle diyaloğa girmeye çalışmışsa da kardeşimin telefon konuşmalarında iyi niyetli görünmesine rağmen hiç bir iyi adım atmamıştı. Zaten kardeşim oğlumun düğününe ve benim ilk eşimin vefatına da gelmemişti. Hatta bir bayramda “ sen büyükte olsan kardeşini ziyarete gidelim” diye onun evine gitmiştikte evde yoktular geri döndük. Bir gün küçük kardeşim bizi ziyarete geldiğinde eşim öteki kardeşim içinde bazı hediyeler koymuştu ama tam kapıdan çıkarken telefonla küçük kardeşimi arayan diğer kardeşim” eğer abimlerin bana yolladıklarını alır ve bana getirirsen seninle de ilişkimi keserim” diye tehdit etmesine rağmen küçük kardeşim”olsun ben götüreyim belki ikna ederim” demişti,ama yinede almamış.

 

Sahip olduğu zenginlikle sonradan edindiği huylar, ayaklarının altındaki kumları o farkında olmadan yavaş yavaş onu zaman içinde tam bir yalnızlık içine çekmişti.İşte bir zamanlar kendinde var olan mevki ve daha çok para için etrafına kırıcı olan kardeşim şimdi hastanede gün sayıyordu.

 

Giriş kapısına yaklaştıkça hastanenin içindeki kalabalık daha belirgin hale geldi. Herkes bir yerlere yetişmeye çalışıyordu, bazıları ellerinde çiçek ve yiyecek paketleri tutarken, bazıları ise kaygılı yüz ifadeleriyle koridorlarda dolaşıyordu. Eşimin elinden tutarak içeri adım attım. 

 

Görüşmeye gideceğimiz bölümü bulmak için haritayı inceledik. Salonların karışıklığı içinde kaybolmuş gibi hissediyordum, ancak eşim beni yönlendirdi. "Dördüncü kata çıkmamız gerekiyor. Orası yoğun, ama umarım uygun bir alan bulabiliriz." 

 

Asansöre yöneldik ve kapılar kapandığında içimde bir sıkıntı belirmeye başladı. Bazen hastanelerde hissettiklerimiz, duyguların yoğunluğuyla birleşince insanı boğabiliyordu. Şimdi, o sıcak yaz gününde hastalarla dolu bir ortamda sevdiklerimizden birinin durumunu öğrenmeye gidiyorduk. 

 

Dördüncü katta inince, koridorda sadece biraz daha kalabalık bir dünya ile karşılaştık. Hemşireler koştururken, bazı ziyaretçiler endişeli yüz ifadeleriyle bekliyordu. "Dur, önce biraz bekleyelim," dedim. “Belki de çıkış arayışımız bu kadar karmaşık olmamalı.” Ama eşim bu fikre katılmadı; onu biliyordum. “Zaman kaybetmemeliyiz,” dedi ısrarla. 

 

Nihayet ziyaret edeceğimiz odayı bulduk. Kapıyı açarken, kalbim yerinden fırlayacak gibi oldu. Eşim yanımdan bir adım önde girdi ve içeri girdiğimizde hem rahatladım hem de kaygım arttı. Odanın içi normal görünüyordu ama içerideki hasta, bizim için ne kadar önemli olduğunu yeterince biliyordum. Eşime bir bakış attım. “Hazır mısın?” dedim. O da derin bir nefes aldı ve başıyla onayladı. İçeri adım attık ve aniden evde hissetmemiz gereken tüm sıcaklık ve samimiyetin hastane duvarlarının soğukluğuna karıştığını anladım.



Odanın içi hastane lambalarının soluk ışığında aydınlanıyordu. Hasta, yatağında yatarken başını çevirdi ve bizi görünce bir nebze olsun yüzünde bir gülümseme belirdi. Eşim, bu gülümsemenin ne kadar kıymetli olduğunu biliyordu. Yavaş adımlarla yatağın yanına doğru ilerledik. Eşim boş olan bir sandalyeye oturdu, ben ise doğruca hastanın yanına gittim.

 

“Merhaba,” dedim, sesimin tınısında bir endişe vardı. “Nasılsın?” diye devam ettim. Hastamız, zayıf ama sıcacık bir sesle, “Eh işte, buradayım,” dedi. Gözleri biraz donuk ama içindeki mücadele kararlılığıyla parlıyordu. Eşimin elini sıkarak yanına oturdum. O an, etraftaki tüm karmaşanın, gürültünün nasıl gereksiz olduğunu düşündüm. Buradaydık ve önemli olan sadece bu anın kendisiydi.

 

Eşim, hastanın yanındaki masaya çiçekleri yerleştirirken, “İyi gelecek bunlar,” dedi. “Biraz renk katar, değil mi?” Hasta, çiçeklere doğru baktı ve gülümsemesi bir nebze daha belirdi. “Evet, çok güzel. Hem de benim en sevdiğim çiçekler,” diye yanıtladı. O an, hastanın ruhundaki canlılığı yeniden görmek beni rahatlattı. Eşimin pozitif enerjisi, hastanın moralini yükseltmek için çok önemliydi.

 

Bir süre sessizce oturduk, hasta kendi düşüncelerine dalmış gibi görünüyordu. Ben ise aklımdan geçen düşünceleri uçuşan bir kuş gibi kontrol edemeden izliyordum. Her şeyin normalleşmesini, hastanın iyileşmesini ve tekrar sevdiklerimizle birlikte olmayı hayal ettim. Gelecekteki o güzel zamanları, hastaneye girmeden önce gördüğümüz hayalleri düşündüm. 

 

Eşim, sessizliğimizi bozan ilk kişi oldu. “Bize bir şey anlat, neyi özlüyorsun?” diye sordu yumuşak bir sesle. Bu, hastanın yüzünde bir anlık şaşkınlık yarattı ama hemen ardından, düşündürdüğü şeylerle gözleri parladı. “Yazları sahilde geçirdiğimiz o güzel günleri…” dedi. “Dalgaların sesini, güneşin sıcaklığını… Çok özledim.” 

 

Bu konuşma, hepinizi derin bir sohbetin içine çekti. Yaz hikayeleri, çocukluk anıları, sevdiklerimize ait anekdotlarla dolu bir sohbet başladı. Zamanın nasıl geçtiğini hissetmiyordum. Kahkahalar, hatıralar ve umut dolu yorumlar, ofisteki pencereden süzülen ışıkla birleşerek odanın içinde anlam buluyordu. 

 

Vaktin nasıl geçtiğini fark edemeyince, akşamın gelmekte olduğunu anladım. Eşim, saatine bakarak, “Yavaş yavaş gitmemiz gerekiyor,” dedi. Hastanın yüzündeki hüzün net bir şekilde görünüyordu ama bunu kabullenmeye çalışarak gülümsedi. “Siz buradayken zaman daha hızlı geçiyor,” dedi. Eşim, “Her zaman buradayız, biliyorsun. Yanındayız,” dedi. 

 

Odadaki sıcaklık bir nebze daha arttı, ama artık soğuk duvarlar arasında kaybolmuş hissetmiyordum. Hastaneden çıkmadan önce biraz daha sohbet ettik ve sevgiyle sarıldık. “En kısa zamanda yeniden geleceğiz,” dedik. 

 

Hastanedeki ziyaret, hayatın ne kadar kıymetli olduğunu ve zor zamanlarda bile sevgi dolu bağların insanı nasıl yukarı kaldırabileceğini hatırlatmıştı. Arabamızın kapısını kapatırken, o kavurucu yaz sıcaklığında bir nebze ferahlamış hissederek, hayatın getirdiklerine şükrettim. Bu anı, asla unutmayacağım.

 

Peki, yıllarca bir kor gibi yakan kardeş sevgisi bu hastane odasında bitti mi ?

Bu gün kardeşimizi defnettik,eve döndüğümüzde yeğenim bir mektup uzattı. “ Dayı bunu annem siz hastane ye gelmeden birkaç gün önce yazdı ve ben vefat ettikten sonra abime ve kardeşime verirsiniz diye tembih etti” dedi.
Ben bir kenara çekildim, mektubu açtığımda çok kısa bir yazı vardı:

“Sevgili abiciğim,
Beni affedebilecek misin, eğer senin üzerinde hakkım varsa hakımı helal ediyorum, pek yüzüm yok ama sende bana hakkını helal edermisin abiciğim ?
Kardeşin.”

Ne olursa olsun aramızda ne geçerse geçsin biz kardeştik, nasıl helal etmem.!

 

Kamil Erbil


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AYAKKABI BOYACISI

OTUR.. SIFIR...

Tadı Kalmadı