NASİHAT

 Tahsil yaptığım yıllarda sevip saydığımız bir hocamız vardı.Bu adamcağız çok görmüş ve çok şeyler yaşamış biri olmakla birlikte,pisikoloji üzerinede tam bir otoriteydi.Bazı boş derslerimize girer,bize hayatta yaşayacağımız, yaşamamız mümkün olan olayları kendi başından geçenlerle harmanlar bize anlatırdı.Bazen de biz gençlerin başımıza gelen,bizlere ters olarak gözüken olayların olup olmadığını sorar,eğer böyle bir olay arkdaşlarımızın başından geçmişse o arkadaşımız anlatır ve o olay hakkında görüşür,hocamızda bizi yaşadıklarıyla harmanlıyarak ders vermiye çalışır,bizi hayata hazırlardı.

Bir gün bir ders sırasında bir arkadaşımızın kendisine boş bir zamanda anlattığı olayı isim vermeden anlattı. Bunun hakkında konuşmak istediğini söyledi.
Olay şu; arkadaşımız bir kıza tutulmuş.Bu kızda arkadaşmıza. Bizimki o kadar tutulmuşki yemekten içmekten kesilmiş ve normal hayatnı yaşayamaz duruma gelmiş..Daha sonra bu melankolik durumunu atlatıp kızla arkadaşlığını sürdürürken kızla araları bozulmuş. Her ikiside sen yoluna ben yoluma misali ayrılmışlar.Ama bizimki unutamamış.Ben artık hayatda o kızdan başkası ile birlikte olamıyacağım gibi başkasıylada evlenemem demiş ve hocaya derdini anlatmış.Hoca dediğim gibi can bir insandı. Bir hoca gibi değilde bir arkadaş,bir baba gibiydi..Bunu kısaca anlatan hoca bir an durakladı,gözleri sınıfın penceresinden dıþarıya çok uzaklara daldı.Sanki geçmiıten birşeyleri bu zamana taşımak,o anları tekrar yaşamak ister gibiydi. Gençliğimde bende bir hanımı sevmiştim,diye başladı. O kadar sevmiştimki sanki bu dünyada bir o birde ben vardım. Başka hiç kimse yoktu. Sesi ta derinlerden gelir gibiydi. O anları tekrar yaşamıya başlamıştı. O kadar iyi anlaşıyorduk ki. Birlikte iken tüm tabiat sanki susar ve bizim konuşmamızı dinlerdi. Biz susarsak o zaman sanki kuşlar öter,rüzgar esmeye başlardı.Fakülte son sınıfındaydık. İkimizde aynı fakültedeydik. Bittikten sonrada evlenecektik.Fakülte bitti,evlerimize döndük. Hani durumu ailelerimize açıp. onların olurunu aldıktan sonra bu iþi bitirecektik. Zaten ailelerimiz de bu işi biliyorlardı..Bir zaman haberleştik ve haberleşme birden kesildi. O zaman mektup var ,telefon da o kadar yaygın değil.Telefon etmek için PTT ye gider orada uzun zaman bağlanmasını bekledikten sonra şansın varsa konuşursun. Evden de ararsan uzun zaman beklemek gerekirdi... Uzun zaman bağlantı kuramadım. Sonunda bir gün bana bir mektup geldi.Bu hanımdan dı,kendisini çocukluk yıllarından tanıdığı,birbirlerine kayıtsız olmadıkları bir arkadaşıyla birazda ailesinin zoruyla evleneceðini,eşiyle birlikte Amerika ya gideceğini ve onu unutmamı söylüyordu. Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş,dünyam paramparça olmuştu. Bende;artık kimse ile evlenemem demiştim. Onu unutmaya çalıştım. Ne kadar unutmaya çalışsam o hanım daima o son gördüğüm haliyle hatıralarımda tazeliğini koruyordu. Gel zaman git zaman ailem artık evlenmemin ve yuva kurmamın zamanının geldiğini söylemeye başladı.Bende bir zaman sonra bu işe evet dedim ve şu anki hanımımla görücü usuluyle evlendim. Her ne kadar o arkadaşı unutmuş gibi görünsemde. Bir yerlerde hatırası tazeliğini koruyordu.Aradan epeyce bir zaman geçti. Bir gün Taksimde yürürken bir hanımı bu arkadaşıma benzettim. Amaaan. hadi canım sende deyip önemsemedim. Yürüdüm. Arkamdan biri bağırdı. Döndüm. Bu hanımdı.Sesim soluğum kesildi,Oydu. Ayak üstü hoş sohbetten sonra yakında bulunan bir pastaneye girmemizi ve biraz konuşup konuşamıyacağımızı sordu. Olur dedim. Hem muhabbet ediyor hemde bir birimizi süzüyorduk. Bir zamanlar çok sevdiğimi sandığım bu hanımı ,o konuştukça konuşmalarını ve hareketlerini inceledikçe bazı düşüncelerimin değişmeye başladığını hissettim. Kocasıyla arası biraz tatsızmış ve kısa bir zaman öncede ayrılmışlar. Türkiye ye gezmeye gelmiş.Yakında tekrar ABD ye gidecekmiş.Orada kendi işi varmış.Onu dinledikçe o hanımın benim tanıdığım bayan olmadığını anladım. Hani,ben bu hanımdan başka biriyle evlenemem,hayatım boyunca bekar kalırım dediğim bu hanım olamazdı.Birden hatıralarımdaki o hanımla ilgili herşey sanki bir camın kırılıp tuz buz olması gibi kırıldı,dağıldı ve içim ferahladı. İzin istedim.Ona başarılar dileyip doğruca işimi unutup, evime geldim.. Kapıda karım kapıyı açınca hiç bir şey söylemeden onun boynuna sarılıp onu uzun uzun öptüm. Bunu niçin yapmıştım. İnanın bilmiyorum.Sanki karımdan bir özür dileme gibi birşeydi dedi.
Hocamız yine uzun uzun sınıfın penceresinden dışarı baktı ve gülerek bakışlarını sınıfa çevirdi ve;çocuklar, bu iş nasıl birşeydir bilirmisiniz dedi.Hani bir oyuncağınız kırılırda,sanki o kırılan oyuncağınızdan başka hiç oyuncak yoktur diye ağlarsınız da daha sonra başka bir oyuncak alınınca o kırılan oyuncağın o kadar önemli olmadığını anlarsınız. İşte bu da böyle birşey. Zaman değişir,insanlar çok daha hızlı değişir,Görüşlerimiz, hayata bakış açımız oldukça değişir,değerlerimiz,değer verdiklerimiz de değiþir ve biz bunun farkında olmadan hayatımızı yaşarız ,ama bilmeyiz ki yaşam zaten değişmiştir. Yaşamımızın değiştiğini anladığımızda ise sadece, zaten bu böyle olmalıydı deriz.Deriz ama. işte o zamana kadar bunu neden söyleyemediğimize de şaşarız.
Hocamız,çocuklar hayat sizin ve bizim,yani insanların sandığı gibi yaşanmıyor, yaşananlar sadece yaşamak istediklerimiz değil,kaderimizin bize yaşamamızı önerdiği hayattır. Bazı çok önemli sandığımız şeylerin, kişilerin; zamanla hiç önemli olmadıklarını,bizim için hiç bir değerlerinin olmadığını anlıyoruz. Ama bunları anlarken de .Hayat bizi bizden alıyor.
Hoca o arkadaşımıza dönerek. Yaşam geniş,bizler darız.Yakına bak ama uzağı da gör.Önündeki ağacı göreyim derken o ağacın arkasındaki ormanı gözden kaçırma. Dedi.
Hatıralar yaşandıkları tarihlerde,yaşandıkları ortamda,yaşanan şekilde güzeldir.O anki duyguları yansıtırlar. Ama,yaşam bizi bu güne o hatıralardan ayrı olarak getirmişse bu günü hakkınca,bu günü bu gün gibi yaşamak gerekmezmi ? Bulup da kaybettiðimiz her ne ise o çok kıymetli görünür ama.Onu bulduğumuzda onun o kadar da kıymetli olmadığını,onun kıymetinin kaybedildiği andaki kadar olmadığını anlarız.
Bazı şeyleri yaşamak lazım.Yaşanmayınca öğrenilmiyor. Hatıralar,kalabalık yaşamayı sevenlerce her zaman anımsanır.Kalabalık yaşam ise her zaman çok çekici değildir demişti.
Her iyi veya kötü olayın arkasında,insanlara mutluluk verecek mutlaka iyi bir şeyin olduğunu da o söylemişti.
Hocamızın bir sözü vardı ;
Çocuklar ,toprakta yeşerecek birşey yoksa güneş ve su o toprakta neyi yeşertir.
Allah rahmet eylesin.
Nur içinde yat hocam.
Toprağın bol olsun...


Kamil ERBİL

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KIRDIĞIN YERDEN KIRILIRSIN.

USTAM,YARIM EKMEK İÇİ KÖFTEDE BANA !..

RAHAT UYU YAVRUM