ŞAKA GİBİ

 Bu günün Cumartesi olması nedeniyle çocuklara “Hadi sizi babaannenize götüreyim,hem anneannenizide görüsünüz” dediğimde havalara uçmuşlardı.

Eşim , kızım ve oğlum hemen hazırlandılar ve arabaya bindiğimizde hava hafif hafif
Kar atıştırıyordu. Birkaç gündür kavurucu kuru soğuk vardı, havanın kar’a dönüşeceği zaten belliydi. “Arabanın kaloriferlerini yaktınmı baba” dedi kızım “Yaktım kızım şimdi ısınır”.
İkindiye doğru annemlerin bulunduğu şehre varmıştık,havada iyice soğumuş , hala kar atıştırıyordu.
Annemle babam bizim geldiğimizi camdan görmüşler soğuğa aldırmadan kapıya çıkmışlardı. Annemle babam torunlarıyla kapı önünde sarmaş dolaş olurlarken annem aynı sokakta az ilerde oturan kayınnamlara seslenerek bizim geldiğimizi haber veriyordu.
Biz eşimle komşuyorduk. Daha ilkokul sıralarında başlamıştı bir birimizi sevmemiz,sonrada nasipmiş evlendik.Kayınnamla kayınpederimde dışarı çıktılar onlarda torunlarıyla hasret giderirlerken ben arabayı annemlerin penceresinin altına yerleştirmekle meşguldüm. İleri geri yaparken nasıl olduysa pek dikkat etmedim herhalde elektrik direğine hafifce ön sağ tarafını deydirdim,deydirdim derken pek te hafif değildi hani, sağ ön far camı çatlamış ve hafifce içeri göçmüştü.
Bizimkiler ne oldu diye geldiler ben, “Yok bir şey oldu işte,cana geleceğine mala gelsin,bundad da bir hayır vardır” dedim ,dedim ama canım sıkılmıştı belli etmedim.
Hasar pek önemli değildi. O akşam orada kaldık. Çocuklar, nasıl olsa yarı yıl tatili olması nedeniye okullar tatil olduğundan biz birkaç gün burada kalsak deyince ben işim nedeniyle mecburen Pazar akşamı çocukları ve eşimi annemlerde bırakıp akşam yemeğinden sonra hafif hafif yağan kar altında arabama binip yola çıktım.
Şehir dışına çıktığımda kar biraz daha hızlandı ve iri iri atmaya başladı.
Arabamın içinin sıcaklığı ve radyoda çalan şarkıların eşliğinde arabamın farlarının ışığı altında lapa lapa yağan karla yavaş yavaş ilerliyordum. Kış geceleri epey uzun olduğundan az ilerideki köyde bulunan ve uzun zamandır görmediğim asker arkadaşıma uğrayıp hasret gidereyim diye ana yoldan çıktım ve köy yoluna sapmıştımki 150-200 metre ileride karlı yolun kenarında bir adamın boylu boyunca yolda yattığını gördüm. Hemen arabamı durdurdum,arabadan indim.65-70 yaşlarında görünen adamın üstünde palto falan yoktu, saçı sakalına karışmıştı. Baktım kalbi atıyordu,etrafa baktım kimse yoktu. Hemen arabamı çevirdim adamı bin bir zorlukla yağan karın altında arabama bindirip şehrin yolunu tuttum. Arabamı hastanenin acil servisinin önünde durdurduktan sonra sedye ile arabamdaki adamı içeri götürdüler. Bende gayri ihtiyari adamla birlikte içeri girdim. Doktor “Nesi var” diye sordu ben “Valla bilmiyorum,yolda arabamla ilerlerken bu adamcağızı yolda yatarken buldum,getirdim” dedim. Doktor şaşkın şaşkın yüzüme baktı. Adamı muayene ederlerken ben acil servisten çıkmıştımki “Hemşerim o şahsı getiren sen misin?” diye bir ses duydum,sesin geldiği tarafa döndüm polisti. “Ben hastane polisiyim,bize biraz bilgi verirmisin”dedi. Hastane polis odasına gittik. Adamı nasıl bulduğumu uzun uzun anlattım.Kim olduğunu bilmediğimi,sadece insanlık adına arabama alıp buraya getirdiğimi söyledim. Polis söylediklerimi tutanağa geçirdi,kendisi ve bana imzalattıktan sonra kapıda beliren diğer polise “Beyi arabasıyla merkez karakoluna götürün” dedi. Ben “Hayrola,ben ifade verdim ya ” dedimsede karakola mutlaka gidip bazı resmi işlemleri yapılması gerekiyormuş. Mecburen arabama atlayıp yanımda polisle merkez karakoluna gittik.
Karakolda beni salonda bir müddet belettikten sonra başkomiserin odasına aldılar. Başkomiser masasındaki evraklardan başını kaldırıp beni gördü ve “ hayırdır !” dedi. “ Hayır,hayır amirim hayır”. Dedim. “Sen hayırdır diyorsan hayırdır tabi” dedi ama yüzündeki alaycı bir gülüş belirlendi. Durumu oturmadan anlatmaya başlamıştımki daha bitirmeden, “Beyin ifadesini alalım” dedi. Polis beni kolumdan tuttu “ Gidelim” dedi. Birlikte dışarı çıktık. Yanımdaki polis az ilerideki odanın kapısını çaldı içeri girdik. “Başkomserim ifadesi alınsın diye gönderdi” dedi . Masada oturan , bakışları çok sert olan polis masasının önündeki sandelyeyi işaret ederek”otur “ dedi. Sessizce oturdum. İfademi alacak olan polis memuru beni getiren polisle birlikte dışarı çıktı,bir müddet sonra geri döndüğünde masasındaki bilgisayarla bir müddet uğraştıktan sonra “ Şimdi baştan kimlik tesbiti ile başlayıp daha sonrada ben soracağım siz de anlatacaksınız”dedi. “Tamam efendim ,sorun” dedim. Kimlik tesbitinden sonra “Şimdi bana ta baştan başlıyarak olayları anlat bakalım” dedi.
“Çocukların yarıyıl tatilinden faydalanarak büyüklerimizi ziyaret için şehre geldik. Çocukları annemlere bıraktıktan sonra akşamleyin yarın iş başı yapacağımdan yavaş yavaş dönerken, aylardır görmediğim asker arkadaşımı görmek için köy yoluna saptığımda ana yoldan 150- 200 metre köy yoluna doğru adamcağızı yerde karlar altında yatarken buldum. Hemen arabamdan indim,baktım nefes alıyordu. Bir müddet tereddüt ettikten sonra güçlükle arabama aldım ve hastaneye getirdim,hepsi bu” dedim.
İfademi alan polis “Üzerinden kimlik çıktımı” “Kimin üzerinden” “Kimin olacak tabiî ki adamın” “Bakmadım,yada aklıma o durumda adamın kimliğini aramaktan ziyade hemen bir sağlık kurumuna götürmek geldi” Polis benim söylediklerimi hem yazıyor hemde zaman zaman durup bana bakıp sorular soruyordu. “ Adamı sen yolda yatarken buldun, öylemi ?” “Öyle” “Yani sen adama çarpmadın dimi ?” “ Ne çarpması memur bey istersen gidip adamı bulduğum yere bakın çarpmak yok” dedim. Polis hem bana bakıyor hemde olayı kendince anlamıya çalışıyordu . Zile bastı “Bize iki çay” dedi.
Bir müddet yüzüme baktıktan sonra sanki bir şeyler yakalamış gibi “ Madem çarpmadın da arabanın ön farı neden kırık” dedi. “Ben arabamı annemlere geldikten sonra arabamı evin önüne yerleştirirken nasıl olduysa oldu duvar dibindeki elektrik direğine çarptım,ondan kırıldı” dedim. “Bende bunu yedim” dedi polis. “Ne yemesi amirim gerçek bu” “Hangi gerçek, gecenin bir vakti kar yağarken sen arabanla asker arkadaşını ziyaret için köy yoluna sapıyorsun, yerde yatan adamı bulup hastaneye getiriyorsun öylemi ?” “Evet amirim,tıpkı anlattığım,anlattığınız gibi” dedim.
Polis artık yazmayı bırakmış kotuğuna yaslanmış beni suçlar bir tavır almıştı. Kapı açıldı çaylar geldi. Şekerleri attıktan sonra karıştırıp bir yudum çektim,işte bu bir yudum çay çok iyi gelmişti.
“Ufak atda çivcivler yesin diye bir söz duydunmu sen ?” diye sordu. Tutulup kalmıştım. “Anlamadım” dedim. İfademi alan polis çayından bir yudum daha alırken “Tekrar söyliyeyim,sen hiç ufak atda çivcivler yesin diye bir söz duydunmu ?”
“Amirim bu ne demek” “Bu ne demek,bu ne demek” diye tekrarlıyan polis aynı zamanda da yüzüme ta gözlerimin içine bakıyordu. “Bak kardeşim ifandenin başında ne iş yapıyorsun diye sorduğumda büyük bir şirketde bilgisayar uzmanı olarak çalıştığını söyledin” “Öyle” “Madem öyle söylediğim sözüde herkesten daha iyi anlaman gerekmezmi ?” “Yani amirim sizin söylemek istediğiniz,ben adama çarptım, vicdan azabı duyup adamı hastaneye getirdim,öylemi ?” “Bence tastamam öyle, yoksa değilmi ?” “Amirim ben adama çarpsam,gecenin bir vakti neden adamı alıp hastaneye getireyim” “Orasını sen söyliyeceksin ! ” dedi polis. “Şaka yapıyorsunuz” diye bildim.Polis kızgın bir şekilde yüzüme bakarak“Şaka yapar gibi bir halimmi var? “
Artık korkmaya başlamıştım. İyilik yapalım derken başımıza bela almıştım.
“Adamın cüzdanı nerede ?” “Ne cüzdan,görmedim” Polis yüzüme dik dik bakarak “Şimdi sen adamın cüzdanını görmedin, öylemi ?” “Görmedim amirim !” “Sen şimdi adamı o vaziyetde gördüğünde bu kim diye ceplerini aramadın, cüzdanınıda görmedin,almadın ?” “Amirim o vaziyetde o aklıma gelmedi” “Aklına ne geldi ?” “ Adamı hemen sağlık kuruluşuna götürmek geldi” “Gözlerim yaşardı” dedi polis. “Bakın amirim ben zavallı adamın cebindeki cüzdanı karıştıracak adam değilim” “Orası hiç belli olmaz,yıllarımı verdiğim bu meslekte biz neler gördük neler” “Çok şeyler görmüş olabilirsiniz ama olay anlattığım gib” “Tabii,tabii öyle olduğuna eminim” derken yüzünde tekrar alaycı bir gülümseme belirdi. “İnsanlık yapalım derken suçlu duruma düştük” dedim. “Sen orada yalnızdın suçlu olup olmadığını sen biliyorsun bizde olayı tam olarak anlamya çalışıyoruz” dedi. Tam bir çıkmazın içine girmiştim. İfademi alan polis bir müddet yüzüme kızgın kızgın bakatıktan sonra masasının üstüne kollarını dayarak bana doğru eğildi “Bana bak ya doğruyu söylersin yada sen bilirsin, dua et adam ölmesin yoksa bundan sonraki hayatın hapislerde geçer,” dedi.
“Ben kimseye bir şey yapmadım,sadece yaptığım insanlığımın bir hatasını çekiyorum, bırakaydımda o zavallı orada karlar altında ölsünmüydü?” Polis hiçbir şey söylemeden sadece kollarını iki yana açıp omuzlarını yukarı kaldırdı.
“Amirim bir telefon edebilirmiyim” “Edersin ,edersinde hele bir işimiz bitsin” “Bir telefon hakkım yokmu” “Varda işimiz bitsin biz senin ailene zaten durumu bildireceğiz”dedi. “Ben telefon etsem” “Yahu sen ne kalın kafalı adamsın be,kulakların duymuyormu beyim işimiz bitsin olur dedik”
Sabah ezanı okuyordu biz hala ifade vermekle meşguldük. “Hadi be kardeşim şunun aslını anlatda sende kurtul bizde kurtulalım” “ Amirim ben anlatıyorum ama siz anlamak istemiyorsunuz ve olayı başka kulvarlara çekmeye çalışıyorsunuz” “Bak ben bu tavırları yemem” “Ben yeyin demiyorumki” Polis yerinden fırladı masaya vurarak “ Sen bilgisayar mühendisisin ya kendini çok akıllı sayıyorsun, bende yapmadığın suçu sana yüklemeye çalışyorum ha, başka kulvarlarda koşuyorum” Polis artık iyice kızmıştı, odanın içinde,söylediklerimden kızmış halde bir aşağı bir yukarı dolaşıyordu. “Siz beyefendiler zaten hiçbir zaman bir şey yapmazsınız, sizin gibiler sütten çıkmış akkaşıksınızdır.” Bende ayağa kalktım “İnanınki yapmadım tammen olay anlattığım gibi oldu amirim” dediğimde Kızgınlıkla” Otur kalkma” dedi. Kapıyı açtı dışarıdan gelen polise” Alın bunu nezarethaneye atın ,sabahleyin bakarız” dedi. “Amirim bir telefon etmek istiyorum” “Daha sonra,atın şunu nezarete” Polis beni kolumdan tuttu doğru nezarethaneye götürdü. “Beyim,kemerinizi, cüzdanınız,çakmağınızı,sigaranızı,ayakkabı bağlarınızı çıkarın ve şu kutunun içine koyun,çıkarken alırsınız” dedi.
Polis çıktıktan sonra demir parmaklıklar üzerime kapandı. Tüm dünyam başıma yıkılmıştı.Oracığa ayaklarımın üzerine çöktüm,ellerimin arasına başıma alarak ne kadar bu vaziyetde kaldığımı hatırlamıyorum. “Sigara içmek istermisin” Kafamı kaldırdım bir polis memuru parmaklıkların önünde durmuş bana söylüyordu. “Ben sigara kullanmıyorum” dedim. Polis sanki bana yardım etmek ister bir tavırla yavaş bir sesle; “Bak hemşerim,bu komiser çok fenadır,iyisimi sen şunun aslını anlat da kurtul,yoksa sen bu komserin neler yapabileceğini bilmesin” “Her şey anlattığım gibi oldu” “Valla sen bilirsin arkadaş,ya doğruyu söylersin yada…..” “ Yada…..”
“Artık işin Allaha kalmıştır” dedi ve gitti.
Zaman benim için artık durmuştu.Sadece zamanmı durmuştu ? Hayat sanki bozuk saatin durduğu gibi durmuş,akmıyordu…
“Kalk bakayım” baktım akşam gelen polis memuruydu,”Amirim seni istiyor” dedi. Demir parmaklıklar açıldı ve polis önde ben arkada doğru akşam ifademin alındığı odaya girdik. Girince şok oldum. Köydeki asker arkadaşım oradaydı akşam ifademi alan polisle samimi şekilde konuşuyorlardı. Beni görünce “Sen,sen… senmiydin” diye bildi. Ben olanlardan hiçbir şey anlamamış şaşkın şaşkın bakıyor ve bunun da bana hazırlanmış bir oyunun parçası olduğunu düşünüyordum.
Hastaneye getirdiğim o zavallı adamı orada bulunanlardan biri o adamı tanımış ve telefonla adamın yakınlarına haber vermiş. Köyde asker arkadaşımın arkadaşı olan adamın oğlu ve ailesini asker arkadaşım arabasıyla alıp hastaneye getirmiş. Orada da adamı getiren kişinin karakolda olduğunu duyunca adamın oğluyla birlikte karakola beni görmiye gelmişler. Asker arkadaşım adamı hastaneye getiren ve karakolda tutulan kişinin ben olduğumdan haberi yokmuş.
Meğer adam Alzaymır hastasıymış.Zaman zaman köyden kaçıp dere tepe, kar kış , gece gündüz demeden dolaşır dururmuş. O cıvarda da o admı tanımıyan yokmuş.
Adamda kendine gelmiş ve durumu iyimiş.
“Geçmiş olsun” başımı çevirdim akşam ifademi alan polisti. “Sağol..sağol“
“Kusura bakma beyim, biz öyle durumlarla o kadar çok karşılaşıyoruzki…?”
Komserin yüzüne hiçbir şey söylemeden baktım,baktım…
“Sağolun komiserim izninizle biz gidelim” dedi asker arkadaşım..
“Buyurun,buyurun gidebilirsiniz” dedi komiser. Bir tarafımda asker arkadaşım, bir tarafımda o adamın oğlu başıma gelenlerin şaşkınlığı ile karakoldan çıkarken komiser arkamızdan gülümsiyerek “Kusura bakma beyim,görev işte ” diyordu.
Çiğerlerime soğuk hava ile doldururken halâ lapa lapa kar yağıyordu.
Bense bir an önce uzaklaşmak istiyordum.


Kamil ERBİL

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KIRDIĞIN YERDEN KIRILIRSIN.

USTAM,YARIM EKMEK İÇİ KÖFTEDE BANA !..

RAHAT UYU YAVRUM