USTAM,YARIM EKMEK İÇİ KÖFTEDE BANA !..

 

Öyle zamanlar oluyorki iş stresi bastığında bir yerlere gidip  rutin hayatın dışında bir şeyler yapmak istiyorum. İşte böyle zamanlarda yalnız başıma arabama atlayıp şehrin her zaman  gitmek isteyipte firsat bulup gidemediğim yerlerine giderim.

Bu gün de öyle zamanlardan biriydi.Arabama atladım ve nereye gideceğimi bilmeden başladım şehrin kenar mahallelerinde dolaşmaya. Bir elim direksiyonda bir elim ise arabamın  kapısındaki tutma koluna dayalı şekilde  gayesizce dolaşıyordum. Birden az ileride  üzerindeki giysilerden tamirci çırağı olduğunu sandığım 16-17 yaşlarında bir delikanlının seyyar köfteci arabasının yanındaki oturaklara oturmuş iştahla ekmek içi köfte  yediğini gördüm. Arabamı az ileride park ederek seyyar köftecinin yanına geldim. Köfte ekmek yiyen dlikanlıya;afiyet olsun nasıl köfteler iyimi dediğimde delikanlı, bir yandan köfte ekmekten ısırırken iyi, iyi diyebildi. Köfteciye banada bir yarım ekmek içi yaparmısın dedim. Köfteci gayriihtiyari bana bön bön baktı. Hadi yarım ekmek içi köftede bana yap ama bol soğanlı olsun,haa ayranıda unutma usta dedim. Adam olur misali başını salladı,ızgarasının başına geçti. Bir oturak çektim ve ekmeğini yemekle meşgul olan delikanlının yanına uturdum. Bir müddet  sonra köfteci köfteli ekmeğimi getirdi ve bende başladım ısıra ısıra yemeğe. Çoktan beri böyle yemediğimden bu zevki unutmuşum sanki. Ne kadar tatlıydı bu ekmek içi köfte.

Ekmeğini yiyen  delikanlı bana döndü,abi neiş dedi. Hayırdır dedim. Abi bu araba,bu giysiler ve şehrin kenar mahallelerinde  tükürük köftesi yiyorsun ,hemde yerken gördüğüm kadarıylada epey keyif ve tad alıyorsun diye sordu. Yiyemezmiyim dedim. Yersin abide,hani son model mersedes araba,markalı elbiselerle gelsen tükürük köftesini iştahla mideye indir. Gülerek olamazmı dedim. Delikanlı hiçbir şey söylemeden peçeteye ağzını silerken normal değil bu dercesine ellerini iki yana açtı.

Köfteler güzel pişmiş,doydunmu , istersen bir daha yiyebilirsin,benden dedim.Şaşkın şaşkın yüzüme baktı ve olur ama  sen kimsin be abi. Ne iş … Boşveeeeer dedim. Delikanlı yarım ekmek içi köfte ile ayranını yudumlarken şaşkın gözlerle bana bakıyordu.

 

Babam öldüğünde ben henüz 15-16 yaşlarındaydım. Annem de hastaydı.Babamdan bize kalan tek şey  anneme bağlanan  çüzi bir maaştı. Ben okulda okurken  tatillerde   simit,gazoz ,poğaca  gibi şeyler satardım. Ortaokulu bitirince okumamağa kara verdim. Geçim derdi benim omuzlarımdaydı. Annemin babamdan kalan maaşından başka hiçbir şeyimiz yoktu. Kirada oturuyorduk. Artık tüm zamanımı seyyar satıcılık yapmıya vermiştim. Satılacak ne bulursam onu satıyordum. Epeyde başarılıydım.  Gerekirse şehir lerdeki pazarlarada gidip bir şeyler satıyordum.  Hani, don lastiği,çengelli iğne,gripin,aspirin,sakız,jilet bıçağı gibi şeylerle başladım. Daha sonra ise kuru kalıp sabun, pirinç, makarna , çamaşır tozu  satmıya başladım. İstanbul’a giden vapurlara biner vapurlarda da tarak,nane şekeri,jilet bıçağı,saç tarağı,leke çıkarıcılar v.s. gibi bulduğum şeyleri satardım. İstanbul’da da boğaz içi vapurlarında ayakta satış yapardım. İyide kazanırdım.  Dükkanım ise yanımda taşıdığım bavul misali cantamdı. Tüm sermayem bunun içindeydi. Yolcu arabalarında ise araba tutmalarına karşı daha çok nane şekeri satardım. Askerden gelince annemde vefat etmişti. Artık dünyada yalnızdım,kimsem yoktu.Ama hayatdan korkmuyordum. Öyle hırslıydımki gece gündüz demeden kafamda hep ticaret vardı. Gecede kahvehanelerde çorap, yün dizlik ve bele sarılan yün kuşaklar satıyordum.

Daha sonra bir dükkan açtım. İşlerim gayet iyiydi. Bir tanıdığımın yardımıyla lastik işine girdim. Lastik bayiliği,lastik bölge bayiliği derken işleri büyütmeye başladım. Bu arada da  iyi biriyle evlendim.  Daha doğrusu beni tanıyanların aracılığı ile zengin bir iş adamının kızıyla evlendirildim. İki oğlumuzla birde kızımız oldu.  Bu arada  otomobil yan sanayinede girdim. Otomobillere yedek parça üretiyordum. Bir müddet sonra  da akü işine girdim.Ardından da  Benzin istasyonları kurmaya başladım. Çocuklarımda  artık yetişmişti. Onlarda hem okudular hemde fabrikalarımda çalışıyorlardı. Kızımda tıpkı ağabeyleri gibi işçi önlüğü giyip işe en aşağı kademeden başlıyarak çalışmaya başladı. Okulları bitince her birini bir fabrikaya genel müdür yaptım. Bir gün bir de baktım bir holding sahibiydim. Ben artık sadece arada sırada yönetim kurulu toplantılarına katılıyorum.Zamanımın çoğunu ise sevgili eşimle arabamızla  gezmeyi,yeni yerleri görmeyi seviyorduk.  İşte işin esası buydu.

 

Delikanlı ekmek içi köftesini bitirmeden ben bir çeyrek daha yedim. O hala mersedes li düzgün giyimli birirnin tükürük köftesini nasıl iştahla yer diye düşünüp bana bakıyordu. Yediklerimizin ücretini ödedim. Delikanlı işime dönmeliyim,geç bile kaldım dedi,bana teşekkür ederek ayrıldı. Arkasından hayırlı işler diye seslendim. Döndü elini kaldırıp güldü ve sağol dedi. İleriki aralığın başından döndü,gözden kayboldu.

Ayağa kalktım köfteciye, köftelerin güzelmiş,eline sağlık ustam  dedim. Sağol beyim dedi.

Hey gidi günler hey..   Pazarlarda seyyar satıcılık yaparken ayak üstü yediğim tükürük köftelerin tadını unutmuşum,bunu fırsat bulduğumda eşimle tekrarlamalıyım. Eminim onunda hoşuna gider.

 

Uzun zamandır hiç olmadığım kadar büyük bir rahatlıkla arabama bindim.Köfteci  hala akıl sır erdiremediği bu adamın  arkasından şaşkın şaşkın bakıyordu.

Kamil ERBİL

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KIRDIĞIN YERDEN KIRILIRSIN.

RAHAT UYU YAVRUM