Karşı Evin Kadını
Karşı Evin
Kadını
Sonbaharın o
serin günlerinden biriydi. Okuldan çıkmış, arkadaşlarımla evlerimize doğru
yürüyorduk. Herkes birer birer dağıldı, geriye sadece ben ve en yakın arkadaşım
kaldık. Eve yaklaşırken birden durdu:
— Sana bir
şey söyleyeceğim ama sakın canını sıkma, tamam mı?
Şaşkınlıkla
yüzüne baktım. Zaten birkaç gündür garip bir hâli vardı. Ne olduğunu sordum.
— Evdekilere
hiçbir şey belli etmeyeceğine söz ver, dedi.
— Söyle
artık, ne oldu?
Duraksadı,
adımlarımızı yavaşlattık. Sonra kısık sesle:
— Baban...
bizim karşımızdaki kadının evine bazen geliyor, dedi.
Beynime
tokat gibi çarptı bu cümle. “Babam mı?” dedim. “Nasıl olur?” Annemle babam okul
yıllarında birbirlerini sevmiş, evlenmiş, birlikte yaşamışlardı. Annem sabah
akşam çalışır, evle ilgilenirdi. Babamı kapıda güler yüzle karşılar, uğurlardı.
Hiç tartıştıklarını bile duymamıştım.
O gece eve
gittiğimde bir başka baktım babama. İçim burkuluyordu. Sofrada, “Bir şeyin mi
var kızım?” dediğinde, “Yorgunum biraz,” dedim. O gece sabaha kadar dönüp
durdum yatakta.
Ertesi gün
arkadaşımın evine gittim. Camdan, babamın gittiği evi gözetlemeye başladık.
Şansımıza babam geldi. Karşı kapıyı çaldı, içerden gülümseyen bir kadın çıktı.
Kapı kapandı. İçimde fırtınalar koptu.
— Gidip
konuşacağım, dedim.
Arkadaşım
engel oldu:
— Hemen
değil, bekle biraz, dedi.
Birkaç gün
sonra tek başıma o kapıyı çaldım. Kadın hemen tanıdı beni.
— Hoş geldin
kızım, içeri gel, dedi.
Hiçbir şey
söylemeden girdim. Mutfağa geçtik. Reçellerden ikram etti, çay koydu. Sıcak,
sade ama huzurlu bir evdi.
— Neden
geldiğini biliyorum, dedi. Baban bilmiyor ama senin izlediğini ben fark ettim.
Şaşkınlıkla
sustum.
— Annen ve
babanla çocukluk arkadaşıyız. Okulda sevgililerdi. Senin annenle hep çok yakın
olduk. Sonra tayinle başka yere gittim, evlendim. Ama eşim bir kazada öldü. Bir
yıl önce babam da vefat etti. Miras işleri için tekrar buraya geldim. Kalmak
istedim biraz. Baban beni görünce, ara ara gelmeye başladı. Sadece sohbet
ettik. Dertleşti. Evde kendini yalnız hissettiğini anlattı. Ben ona, eşinin
aslında onu ne kadar sevdiğini, değer verdiğini hatırlattım. Hatalarını fark
etti. Dün de teşekkür edip vedalaşmaya geldi. Yarın şehirden ayrılıyorum.
Anneni de göreceğim, çünkü o da benim eski dostum...
Ertesi gün o
kadın bize geldi. Annemle sarıldılar, sohbet ettiler. Annem o günden sonra
değişti. Daha bakımlı, daha neşeliydi. Babamla ilişkileri canlandı. Evin havası
düzeldi.
Yıllar sonra
bir mağazada karşılaştık o kadınla. Kocam ve çocuğum yanımdaydı. Onunla uzun
uzun sarıldık. Gözlerim doldu.
— O gün bize
geldin ya, işte o gün bizim hayatımız değişti, dedim.
Gülümsedi:
— Senin
yerinde olsam, ben de aynısını yapardım, dedi.
— Ama unutma, mutluluktan bile olsa… kimse ağlamamalı, dedi.
Arkasına
bile bakmadan eşinin yanına gitti. Ben kocamın koluna daha sıkı sarıldım.
Dışarı çıktığımızda, sanki güneş biraz daha parlaktı.
Kamil Erbil
Yorumlar
Yorum Gönder