O GECE DENİZİN KIYISINDA
O GECE DENİZİN KIYISINDA
O akşam, içimdeki sıkıntıyı dağıtmak için kimseye haber vermeden deniz kenarındaki o eski lokantaya doğru yola çıktım.
İkindi çoktan geçmişti. Arabamı park ettiğimde sıcak hava boğuyordu insanı. Fakat dışarı çıkar çıkmaz denizin serin esintisi yüzüme vurdu.
Bir süre, gözlerim ufka sabitlenmiş halde, sanki uzaklarda tanıdık ya da çoktan kaybettiğim bir yüz arar gibi bakındım.
Arkamdan bir ses yükseldi:
"Hoş geldin abi!"
Lokantanın emektar sahibi, her zamanki sıcaklığıyla karşıladı beni. Masamı denizin kenarında, sakin bir köşeye kurdu.
Kola söyledim. Sırtımı sandalyeye yaslayıp, denizin üstünde dans eden güneş ışıklarını seyretmeye başladım.
Dalgaların taşlara vuruşuyla çıkan hışırtılar, kayık motorlarının uzaktan gelen sesi... Dünya ağır ağır yavaşlıyordu.
Lokanta yavaş yavaş dolmaya başlamıştı.
Etrafımda eşleriyle, dostlarıyla gelen insanlar vardı. Bir de benim gibi yalnız oturanlar...
Yan masada iki arkadaş içkilerini yudumluyordu.
Konuşmalarını duymamaya çalışıyordum ama bazı sözler kulağıma çalındı.
Bir adam, bir kadına olan sevdasını anlatıyordu:
Mağazada başlayan bir bakışla, tesadüfi karşılaşmalarla büyüyen bir aşk...
Sonra aniden biten bir hikâye:
Kadın tayin olmuştu ve gitmişti.
Adam, kendine hâkim olmaya çalışarak vedalaşmıştı ama gözlerindeki boşluk her şeyi anlatıyordu.
Şimdi kadehini kaldırırken, aslında kadının anısına kaldırıyordu.
Ve denize bakarken, sanki hâlâ onu arıyordu yakamozların arasında.
Benim için de farklı değildi.
O gece, sadece denizi değil, içimde yitirdiğim bir hikâyeyi izliyordum.
Belki zamanında "bitti" demiştik.
Ama bazı şeyler sözle bitmiyor.
İçinde bir yerlerde bir iz bırakıyor.
Ağaca kazınmış bir isim gibi...
Ya zamanla o ağacı kurutuyor ya da insanın ruhunda sonsuz bir iz olarak kalıyor.
İşte ben o gece, dalgaların sesinde, denizin koynunda, yıllar öncesinin sessiz bir "hoşça kal"ını yeniden duydum.
Kola bardağımı kaldırdım.
Şerefe değil...
Unutamadıklarımıza...
Kamil Erbil
Yorumlar
Yorum Gönder