Saat Tamircisi

 Saat Tamircisi


Dükkanın kapısını açtığında eski bir çan çaldı, içeriye geçmişin tozlu bir havası doldu.

Genç adam içeriye adım attı. Duvarda onlarca saat vardı. Kimisi durmuş, kimisi hâlâ tik tak ediyordu. Ama odadaki en sessiz şey, yaşlı saat tamircisinin kendisiydi.

Yaşlı adam, geleni görünce bir an durdu. Elindeki büyüteci yavaşça bıraktı.

"Onu hatırlıyorum," dedi. "Dedeni. Zamanında çok şey paylaştık. Ama sonra... konuşmamaya başladık. Neden olduğunu bile tam hatırlamıyorum."

Genç adam başını eğdi. Buraya hesap sormaya gelmemişti. Sadece, geçmişi yerinde görmeye, bir şeyleri anlamaya çalışıyordu.

"Siz hiç denediniz mi?" diye sordu sessizce.

Tamirci, bir cümleye başlamadı. Saati eline aldı, yılların aşınmışlığını avuçlarının arasına yerleştirdi. Gözleri, bir an için geçmişe kaydı. Belki eski bir dostun kahkahasına, belki yarım kalmış bir cümlenin ağırlığına.

"Zaman her şeyi unutturur derler," dedi sonunda. "Ama bazen sadece derinlere gömer. Unutmazsın. Sadece konuşmazsın."

İkisi de bir süre sustu. Sadece duvardaki saatlerin tıklamaları vardı odada. Zaman, sanki kelimelerden daha dürüsttü.

Genç adam, cebinden dedesine ait eski bir saat çıkardı. "Bozulmuş," dedi. "Ama ben… sadece çalışsın diye getirmedim. Dedem hep derdi, 'Zaman kaybolmaz, saklanır.' Belki burada bir şey kalmıştır."

Tamirci saati aldı, incelemeye başladı. Mekanizması eskiydi, ama imkânsız değildi. Ellerinin titremesi durmuştu artık. Belki yıllar sonra ilk kez, bir şeyi onarırken sadece saatle değil, içindeki bir şeyle de uğraşıyordu.

"Bazen bir şeyi tamir etmek," dedi, "konuşmadan da olur. Ama bazı saatler vardır… ancak konuşursan çalışır."

Genç adam hafifçe gülümsedi. "Bir çay içer miyiz?"

Tamirci başını salladı. "Yıllar oldu biriyle çay içmeyeli."

Mutfağa geçtiler. İki bardak çayla geri döndüklerinde dükkan artık daha az sessizdi. Saatler hala tik tak ediyordu, ama şimdi o sesin içinde bir sıcaklık vardı.

"Dedem çok gururluydu," dedi genç adam. "Ama bazen, sadece bir kelimeyle her şeyi değiştirmenin mümkün olduğunu düşünürdü."

Tamirci gözlerini saatin içinden kaldırıp, gencin gözlerine baktı. "Belki de haklıydı."

Saatin kapağını kapattı. Tıklama sesi daha belirgindi şimdi.

"İşte," dedi, "çalışıyor. Ama sanırım bugün sadece saati değil… başka bir şeyi de onardık."

Genç adam saati eline aldı. Artık sadece dedesinden kalan bir eşya değildi bu. Bir başlangıçtı.

Gülümsedi. "Teşekkür ederim."

Tamirci başını eğdi. "Zaman, bazen durur. Bazen de bizi bekler. Bugün… zaman da konuştu sanki."

Dükkanın kapısı açıldığında, dışarıda ince bir rüzgar vardı.

Ama içeride, bir dostluk yeniden doğmuştu.

Ve bazen, sadece bir saat çalıştığında…

insan da yeniden çalışmaya başlar.

Çünkü zaman hep ileri gitmez.

Bazen geri döner, tam da onunla yüzleşmeye cesaret ettiğin anda.

Ve anlar ki insan:

Saat durduğunda bozulmaz,

konuşmadığında kaybolur.

Kamil Erbil





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AYAKKABI BOYACISI

OTUR.. SIFIR...

Tadı Kalmadı