MEÇHUL SEVGİLİ (Gizemli aşk hikâyesi )
MEÇHUL SEVGİLİ
(Gizemli aşk hikâyesi )
Cumartesi günü iş çıkışı, şehirden uzaklaşmak için
yola koyuldum. Trafikten kurtulup köy yollarına saptığımda yağmur çiseliyordu.
Göl kıyısındaki iki katlı ahşap eve vardığımda beni eski askerlik arkadaşım
karşıladı. Evi, ailesinden kalmış. “Yıllardır bakımsız ama göl manzarası
yeter,” dedi. Haklıydı; göl sessizdi, doğa huzurluydu. İçim nedense biraz
buruktu, ama sebebini koyamıyordum.
Pazar sabahı, göle yakın patikadan yürüyüşe çıktım.
Sis gölün üzerinde dans ediyordu. Biraz ileride, ince yapılı bir kadın silueti
dikkatimi çekti. Uzun saçları, rüzgârla dalgalanan pardösüsü ve duruşundaki
zarafet… Yanına yaklaştım. Selam verdim.
“Bu mevsimde bu göl çok güzeldir,” dedi yumuşak bir
sesle.
“Evet,” dedim. “Sessizliği insanın içine işliyor.”
Gülümsedi ama gözleri hüzünlüydü. Adını sormadım. O
da söylemedi. Bir süre sessizce yürüdük. Ardından, hiçbir şey demeden
uzaklaştı. Dönüp arkasına bakmadı.
Ertesi sabah yine aynı yerdeydi. Sanki birbirimizi
bekliyorduk. Bu kez konuşmamız daha uzun sürdü. Gölün tarihinden, rüzgârın
tonundan, ama en çok sessizlikten konuştuk. Yine ne ben kim olduğumu söyledim
ne o anlattı. Göz göze geldiğimizde bir şeyler aktı aramızda — bir tür
tanışıklık, bir tür aidiyet.
Üçüncü sabah geldiğimde onu yine orada buldum. Bu
sefer gülümsediğinde gözlerinde bir parıltı vardı. Gölün kıyısında oturduk. Bir
ara gözlerini kapattı. “Zaman burada donmuş gibi değil mi?” dedi.
“Evet,” dedim. “Sanki bizden başka kimse yok.”
Konuşmadan saatler geçirdik. Elimi tuttu. Soğuktu
ama teninin dokunuşu içimi ısıttı. Bir an için her şey durdu. Ne geçmiş vardı
ne gelecek, sadece o an.
Dördüncü sabah erkenden uyandım. Göle koştum. Ama o
yoktu. Öğlene kadar bekledim. Gelmedi. Beşinci gün de yoktu. Altıncı gün de.
İçimde garip bir boşluk oluştu.
Arkadaşıma, gölde yürüyüş yaparken tanıştığım
kadını sordum. Gözleri büyüdü. “Burada yaşayan kadın yok ki,” dedi. Karşı
kıyıyı işaret etti. “O tarafta yıllar önce genç bir kadın boğulmuştu. Adını
kimse hatırlamaz ama hikâyesi hâlâ anlatılır. Her sonbaharda, sisli sabahlarda
göl kıyısında onu gördüğünü söyleyen birkaç kişi olmuştu.”
Bedenim dondu. Söyledikleri gerçek miydi,
bilmiyorum. Ama hissettiklerim geriydi. Sarıldığımız an, elini tuttuğum o
soğukluk... Gerçekti.
O günden sonra göle bir daha gitmedim. Ama bazen
şehirde yürürken, kalabalığın içinden tanıdık bir siluet geçiyor gibi oluyor.
Elimde olmadan gözlerim onu arıyor. Sanki bir gün bir köşe başında, bir bankta
ya da bir rüyada yine karşılaşacağız. Ve belki bu kez ismini soracağım.
Ama bir yanım, ismini hiç öğrenmemeyi tercih
ediyor. Çünkü bazı aşklar, sadece gizemiyle yaşar.
Kamil Erbil
Yorumlar
Yorum Gönder