Ceviz Ağacının Altında



Ceviz Ağacının Altında 

Bastonuna yaslanarak sararan yaprakların döküldüğü yolda yürürken, ezilen yaprakların sesi kulağına musiki gibi geliyordu. Şehre hâkim bir tepenin kenarındaki bankın yanında durdu. Sarı, yeşil ve kızılın bin bir tonuyla boyanmış ova gözlerinin önüne serilmişti. Bir süre ayakta seyretti, sonra bankta oturup gözlerini geçmişe çevirdi.

Soğuk ve yağmurlu bir pazarda doğmuştu. Altı yaşına kadar köyde, sonra ilçede anneannesiyle yaşamıştı. Anneannesini küçük yaşta kaybettikten sonra tekrar köye dönmüş, ardından ortaokulu ilçede, liseyi şehirde okumuştu. Askerden sonra kamu kurumunda en alt basamaktan işe başlamış, yıllar içinde en üst kademeye kadar yükselmişti.

Evlenmişti. Bir Mart günü oğlu, birkaç yıl sonra bir Nisan sabahı da kızı dünyaya gelmişti. Geçim zordu; gündüz mesaisi yetmediği için ek işler yapmıştı. Oğlunu evlendirmiş, ticarette başarısız olunca yıllarca destek olmuştu. En sonunda bir fabrikaya yerleştirmişti.

Karısı hastalanmış, uzun tedavi sürecinin sonunda hastanede vefat etmişti. Kadın öldüğünde, gözlerinde son bir tebessüm vardı. Çocuklar zamanla uzaklaşmış, ziyaretlerin yerini maddi talepler almıştı. Eşinin bileziklerine kadar uzanan istekler, artık tahammül edilemezdi. İkinci kez evlenmişti ama çocukları bu kadına da alışamamıştı. Kadıncağız öz annelerinden çok emek vermişti oysa.

İkinci eşi de vefat etti. Adam yalnızdı. Çocuklar hâlâ zaman zaman çıkıp geliyor, ama hâlâ parayı konuşuyorlardı. Bir gün oğlu, "Sağlığındayken senden ne koparabilirsem kârdır," bile demişti.

O gün banka oturmuş şehre dalmışken, yaşlılar yurdunun müdüresi yanına geldi. "Ziyaretçin var, oğlun gelmiş," dedi. Adam göz lerini çevirmeden, "Şimdi mi aklına geldim?" diye mırıldandı.

Kadının hatırı için görüşmeyi kabul etti. Bir süre sonra oğlu geldi. “Nasılsın baba?” dedi. Adam cevap vermedi. Oğlan utanarak mırıldandı: “Baba, biz bir işe gireceğiz de, evini ipotek gösterebilir miyiz?”

Adam birden ayağa fırladı: “Tüüüh! Yazıklar olsun sana!” dedi. O an titriyordu. Müdüre hanım yanlarına geldi, oğluna dönüp, “Çıkışı biliyorsunuz, lütfen gidin,” dedi.

Adamın koluna girdi, birlikte binaya doğru yürüdüler. Yağmur ince ince çiseliyordu. Kamil Erbil


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AYAKKABI BOYACISI

Tadı Kalmadı

OTUR.. SIFIR...