Göl Kenarında Unutulmayacak Bir Veda
Göl Kenarında Unutulmayacak Bir Veda
Cumartesi mesai çıkışı şehri terk ettiğimde hava açıktı, ama gökyüzünde birkaç başıboş bulut dolaşıyordu. Gürültüden uzaklaştıkça doğanın sessizliği sarmaya başladı beni. Camı açtım, hızımı azalttım. Tam o sırada telefon çaldı:
— Nerede kaldın be birader?
— Geldim sayılır, az sonra oradayım.
Eski bir dosta, eski bir ana dönüyordum. Askerde tanışmıştık, o komutanımdı bir dönem. Yıllar geçti ama o bağ hiç kopmadı. Bu hafta yazlığa gidecektim, ama “Çocukları hanımın yanına gönderdim, sen de gel, göl kenarında bekârlığın tadını çıkaralım,” deyince planlar değişti.
Tarladan göle doğru ilerlerken beni karşıladı:
— Nerede kaldın be oğlum?
— Geldim işte, komutanım!
Sarılıp göl kenarındaki çardağa yürüdük. Yayın balığı tutmuş sabah, birlikte pişirdik. O rakıyı koydu, ben almadım. Sohbet uzadıkça anılar döküldü ortaya. Sonra, daha önce anlatmadığı bir hikâyeyi paylaştı:
Bekârlık zamanında, internette tanıştığı Seda adında bir kadından bahsetti. Evlenmeden önce dürüstçe her şeyi anlatmış ona. Seda da vedalaşmak istemiş. Göl kıyısında buluşacaklardı. Ama bizimki uzaktan izlemeye karar vermiş. Masaya gül bırakıp başka birini oturtmuş. Beklemiş ama kimse gelmemiş. Ta ki düğün sonrası gelen mektuba kadar...
Seda, orada olduğunu ama hiçbir şey söylemeden izlediğini yazmış. Hatta düğüne katılıp gelini tebrik etmiş. “Onu mutlu et, çünkü o çok iyi bir adam,” demiş.
Komutan gözleri dolarak bitirdi hikâyeyi. Göl sessizdi, sabahın ilk ışıkları suya yansıyordu. İçimden bir cümle geçti sadece:
"Bazı vedalar konuşmadan yapılır, ama bir ömür boyu unutulmaz."
Kamil Erbil
Yorumlar
Yorum Gönder