Park sorunuyla karşılaştığım için şehir merkezine dolmuşlarla çıkmıştım. Niyetim Öğle namazını Ulucamide kıldıktan sonra bu şehri şöyle gönlümce gezmek,daha sonrada akşam için çiçek ve çikolata yaptırmaktı. Camiye girdiğimde kürsüde hoca efendi vaaz veriyordu. Anladığım kadarıyla vaazın konusu ana ve babaya itaatti. Günlerden Cuma olduğundan camii hınca hınç dolmuştu. En arkada da hanımlara ayrılan yeride hanımlar doldurmuştu. Namazdan çıktığımızda dışarıda ahmak ıslatan dedikleri şekilde yağmur yağıyordu. Böyle hafif yağışlı havalarda yürümek ten hoşlanıyordum. Camii nin ön kapısından çıkıp,havuzun yanından alt geçitten caddenin karşısına geçecektim. Caddeye çıktığımda yağmur biraz daha hızlanmıştı. Dükkanların önünden ,bu şehri tekrar yaşamak istercesine yavaş yavaş yürüyordum Setbaşı köprüsünü geçince hemen sağdaki bizim gençliğimizde “Mahvel” denilen kahvehane,çay bahçesini görünce bahçeden içeri girip bahçede şemsiye altında bir masaya oturd...
Tadı Kalmadı Eşimi kaybettikten sonra, kalabalık ev birden sessizliğe büründü. Üç çocuğumuz vardı. Biri oğlan, ikisi kız. Hep birlikte aynı apartmanda yaşıyorduk; dört dairelik küçük bir yuva. Bu düzen eşimin fikriydi. “Yaşlanınca herkes birbirine yakın olsun,” demişti. Ben ise hep mesafeyi savundum. “Fazla yakınlık fazla kırgınlık getirir,” dedim ama dinlemedi. Evin içi kadar inadı da büyüktü. En alt kata biz yerleştik, üst katlara yaş sırasına göre çocuklar. Eşim gidince o düzen de dağıldı. Torunların neşesi bile dolduramadı evin boşluğunu. Varlığım, malım mülküm vardı ama içim bomboştu. Bazen fabrikaya gidip işler nasıl gidiyor diye bakıyordum. Yüzde elliden fazla hisse hâlâ benimdi ama idareyi çocuklara bırakmıştım. Onlar da ara sıra yoklamaya gelir, bazen de konuyu dağıtmak ister gibi şöyle derlerdi: “Baba, şu hisseleri artık devretsen… Sonuçta bir gün bizim olacak.”Gülümserdim. Ölmeden önce mal paylaşımı isteyen evlatlarıma baktıkça, içimde hafif bir sızı olurdu...
Servis teki işim bittiğinden yemekhaneye inmek için asansör e doğru yürüyordum ki , Hocam !.. Dönüp baktığımda baş asistanımdı. Yanında biri bayan biri erkek iki kişi vardı. Hocam sizi sordular... İşimiz çok önemli diye ısrar edince yemekhaneye indiğinizi servis ten öğrendim aldım geldim. Dönüp iyice baktığımda gelenlerden bayan olanı yıllar önce İnegöl lisesinde üç yıl aynı sınıfta okuduğumuz birine çok benziyordu. Buyurun... Kenan bey nasılsın ? Cemile?.. Tanıdın demek. Bu beyde eşim Kemal... Nasılsınız? Teşekkürler. Sizi sormalı ? Sağolun. Çok teşekkür ederim iyiyim. Ben yemek salonuna gidiyorum buyurun sizde misafirim olun.. Hep birlikte yemek salonunda yemeklerimizi alıp uygun bir masaya oturup,hem sohbet ediyor hem yemeklerimizi yiyorduk. Eeee... Cemile hanım, neyle meşgulsun? Şu anda bir ilçede kaymakamım... Çok güzel çok sevindim. Belliydi buralara geleceğin. Tebrik ederim. Bir ara İ...
Yorumlar
Yorum Gönder