Yedi Günlük Sessizlik
O Yedi Günlük Sessizlik Yedinci gece. Gözlerim kapalı ama Kur'an sesleri ta derinlerden geliyor. Sanki toprağın altından beni yukarı çekmeye çalışan dualar... Ahretliğim, sevgili oda arkadaşım, şimdi o toplantı salonunda, benim ruhum için mi toplandınız? Bir yıl olmuş olmamış, kapıyı çaldılar. "Sana arkadaş geliyor," dediler. Kırk yılın yüküyle gelmiştim buraya; bastonuma yaslanmış, utancımdan sanki geri geri gidiyordum. Beni buraya getiren ayaklarım, çocuklarımın evinden kaçırdıklarımla aynı duyguyu taşıyordu: Utanç. Müdürenin odasında tanıştık. Daha ilk bakışta "ahretlik" olduk. O kadar yorgundum ki, bana "otur" dediğinde utançla süzdüm onu. Ben koca hayatımı bir dikiş makinesinin başında ilmek ilmek işledim. Beş oğul büyüttüm, birini tiner yangınında kaybettim. O yangın, sadece ciğerimi değil, evlat sevgime olan inancımı da yakıp kül etmişti. Ömrüm, bir evden diğerine taşınan değersiz bir eşya gibi geçti. İki ay, bir ay, bir hafta... Sonra kapının...