KİMBİLİR NERELERDEYİZ
KİMBİLİR NERELERDEYİZ
KAYBOLMUŞLAR.
Ne zaman yola çıktık ne zamandan beri bu sonsuzlukta
yol alıyoruz,ana bilgisayarda kayıtlı olan bilgiler olmasa bunu bilmemiz
mümkün değil..
Ben diyeyim dört yüz yıl, siz deyin bilmem kaç yüz yıl... İnanınki tam olarak
bilmemiz mümkün değil... Neden diye sorarsanız?
Şöyle izah edebileceğimi sanıyorum:
Bir zaman dünyadan diğer gezegenlerde hayati araştırmak için o zamanın
imkanlarıyla büyük bir uzay gemisi hazırlamışlar.Bu uzay gemisi sadece bir ülke
ile sınırlı kalmamış ABD,Rusya , Çin,Almanya, İngiltere, Kanada ve
Türkiye nin de dahil olduğu pek çok ülkenin bir araya gelmesiyle yıllar süren
çalışmalar sonunda uzayda uzun yıllar yol alabilecek bir uzay gemisi yapmayı
başarmışlar.
Uzay gemisi tamamlanacağına yakin, bir çok ülkeden binlerce müracaatlar
arasından secilen,üremeye engeli olmayan , herhangi bir genetik hastalığı
bulunmayan,sağlıklı ve IQ su yüksek , bir erkek ve bir kadından oluşan
çiftleri,çok iyi bir eğitimden geçirildikten sonra uzayda çok uzun bir yolculuğa
hazırlamışlar. Her şey tamamlandığında bunlar uzay gemisi ile
uzayda yeni yaşam olan yerler aramak üzere dünyadan yola çıkmışlar.
Yola çıkmadan önce geminin ana bilgisayarına: neden bu yolculuğa
başlandığı,kimlerin bu yolculukta baştan beri yer aldığı gibi dünyamızla ilgili
hayati önemi olan bir çok bilgiyi yüklemişler. Gemide bulunan çiftler arasında
uzay bilimcisi ,Fizikçi,Doktor,Bilgisayar uzmanı ,Arkeolog, genetik bilim
uzmanı gibi bu yolculukta kendilerine ve kendilerinden sonra geleceklere yardım
edebilecek hemen hemen her bilim dalından önde gelen bilim
insanları varmış.
Bu uzay gemisi yolculuğu sırasında dünyayla ilişki
kurabilmek amacıyla yolculuklarının belli yerlerinde uzaya haberleşme uyduları
bırakmışlar.Daha sonra bu haberleşme uyduları ana gemide üretilmeye
başlanmış.Bir zaman dünyayla ancak bu şekilde iletişim kurabileceklerine
inanıyorlarmış. Bir zaman öylede olmuş.Bunun ilkini güneş
sisteminden çıkmadan hemen önce kendilerince uygun yere bırakmışlar.
Uzayda yolculukları sırasında uzay gemilerinin
depolarında uzun zaman yetebilecek kadar alet edevat,yedek parça ve
gerektiğinde kendilerinin de üretebileceği hangarlar varmış.
Yemek işini günlük olarak iki öğünde alınan
besin haplarıyla yapıyorlarmış. Zamanla bazı yiyeceklerini ana gemide
hazırlanan seralarda ,dünyadan yola çıkarken yanlarına aldıkları
tohumlarla,kimyasal bir sıvı içinde üretim yapıyorlarmış.Yine ana
bilgisayardaki bilgilerden öğrendiğimize göre, ana gemiye bağlı olarak,ana
geminin etrafında ,uzayda rastladıkları gezegenlere gidip araştırma yapmak için
uzay gemileri de varmış.Hala da uzayda araştırma yapmak için aynı gemileri
kullanıyoruz.
Geminin enerji işini ise güneş enerjisi gibi
uzayda ışık saçan yıldızlardan temin ediyorlarmış. Herhangi bir durumda da kendi
enerjilerini o zamanın tekniklerine göre geminin dışına depolanan Uranyum
la çalışan üniteden elde ediyorlarmış.
Hiç bir sıvıyı heba etmiyorlarmış. Vücutlarından çıkan her türlü sıvıyı tekrar
kullanabilecek hale getirebiliyorlarmış. Şimdi bizde aynı şeyleri yapıyoruz.
Bazen değişiklik yapmamız gerektiğinde bilim kurulumuz buna karar verdikten
sonra uygulamaya geçiliyor.
Ben size bunları anlatırken
hep mış...mış...diye anlatıyorum,çünkü bende bu bilgileri gemideki
bulunan ana bilgisayardan öğreniyorum...
Şu anda neredeyiz,nereye doğru
gidiyoruz bilmiyoruz...
Tek yaptığımız her hangi bir
yıldıza çarpmamak ve bir kara deliğe düşmemek...
Ben ve şu anda uzay gemisinde bulunanlar , ilk yolculuğa başlayan atalarımıza
fiziksel olarak artık hiç benzemiyoruz. İlk atalarımıza göre zaman içinde
kollarımızda,kulaklarımızda , ayaklarımızda ve vucüdumuzun birçok organlarında
değişime uğradığımız anlaşılıyor. Bilim kurulunun raporunda, uzayda yer çekimi
olmadığından bu doğalmış.
Bu arada şunu da belirtmem
gerekiyor: bu yolculuk sırasında yapılan evliliklerde kalınan hamileliklerde
geminin tıp kurulu toplanarak gemideki eşleşmeye uygun olarak kız veya erkek
olup olmayacağına karar veriyorlarmış. Burada önemli olan ne kadar kız varsa
ona eşit erkek olmasını sağlamak. Halende bu kural uygulanmaktadır. Amaç gemide
olması gerekenden fazla nüfusun önüne geçmek.
Ölenler, gerekli işlemlerden sonra uzay boşluğuna bırakılıyor.
Her yeni nesil yetiştirilirken
ileride gerekli olabilecek işler göz önüne alınarak bilim kurulunun kararına
göre kimin hangi bilim dalında yetiştirileceğine karar veriliyor.
Güneş sistemimizden çıkmadan son
sınıra yakın dünyaya gönderilen mesajların gidip gelmesi çok uzun zaman
alıyormuş. Şimdilerde uzaya kaç haberleşme uydusu bırakıldığını bilmiyoruz ama
dünyayla haberleşmemiz çok ama çok uzun yıllar alıyor. Hala gemimizde
haberleşme uyduları yapılıyor ve uygun yerlerde uzaya bırakılıyor.
Haberleşmek amacıyla uzaya bıraktığımız uydular birbirleri arasında istasyon
görevi olarak kullanarak sesimizi dünyaya ulaştırmayı umuyoruz. Şu anda biz
dünyaya bir mesaj göndersek bizi anlayacaklarını sanmadığımız gibi onların
mesajları da bize ulaşsa bizimde o mesajı anlayacağımızı sanmıyorum. Bizden bir
kaç kuşak önceki atalarımızın dünyaya gönderdikleri mesajların hala dönüşünün
olmadığını biliyoruz. Eğer dünyadan bizim mesajlara cevap gelmesi halinde
bilgisayardan uyarı alacağız. Yine ana bilgisayardan öğrendiğimize göre artık
dünyayla bağlantı kurabilmemiz mümkün
görünmüyormuş. Dünyada üretilen çok kuvvetli teleskoplarla yıldızların
engellemediği zamanlarda bizi gözlemleyebiliyorlarmış. Ama daha
bizimle normal iletişime geçebilmek içi n yeni bir yol bulamamışlar.
Yani sizin anlayacağınız gibi söylemem
gerekiyorsa,artık bizim geri dönmemiz mümkün değil. Sonsuz uzayda her hangi bir
uzay cismine çarpmadığımız ve de bir kara delik vasıtasıyla içeri
çekilmediğimiz takdirde yaşanacak yıldız buluncaya kadar üreyen
nesillerimiz uzay boşluğunda yolumuza devam edeceğiz.
Yine ana bilgisayardan
öğrendiğimize göre,atalarımız uzayda yolculukları sırasında rastladıkları bazı
yıldızlara araştırma gemilerimizle keşif gezisi yapmışlar. Bu gezilerinde çok
önemli bilgiler ve bazı materyallerle dönmüşler. Bunlar geminin laboratuvarlarında
incelenmiş,bazılarından da yolculuğumuz boyunca faydalanılmış.
Biz artık, ilk yola çıkanlarla daha sonraki nesilleri ana bilgisayarda ki
verilerden görüyor ve öğreniyoruz.
Bizi uzayda yolculuğa çıkaran gemimizin ilk mürettebatı tespit edilirken uzay
gemisine alınan mürettebatların arasında , uzaylılar tarafından çok uzun yıllar
önce dünyaya bırakılan çiftlerden de uzaylı soyundan gelen bir erkek ve bir
kadının olduğu ana bilgisayarda kayıtlı olduğu halde bunların kim olduğuna dair
gemimizin ana bilgisayarında bir kayıt yok. Zaten artık bunların kim veya
kimlerin olduğunun bizim için hiç önemi de yok .
Bu çok uzun yıllar süren uzay yolculuğumuzda uzayda bir canlıya rastlayıp
rastlamadığımız sorulabilir. Gemimizin ana bilgisayarı her şeyi ilk günden beri
kayıt altına alıyor. Ana bilgisayar odasında bulunan dijital veriler çok sıkı
korunan çelik dolaplarda titizlikle saklanıyor.
Bunlara ancak birkaç kişinin bakmasına izin veriliyor. Bunlardan biride benim.
Eğer bir gün yaşanacak bir yıldız bulunursa geçmişe dönük bilgilerin lazım
olabileceği, ileri ki nesillerin bilgilendirilmesi yapılabilecek.
Gemide artık zaman kavramı
yok. Dünyaya göre hangi gündeyiz,saat kaç bunları tam olarak bilmemiz
mümkün değil. Zaten bunlara da bu sonsuzlukta gerek yok.
Zaman zaman ana bilgisayara girerek yolculuğumuzun seyrini öğrenmeye
çalışıyoruz. Bu bilgiler tamamıyla okumaya kalkarsak sonuç imkansız... Dosyaların başlıklarına bakarak bazı bilgiler
edinmeye çalışıyoruz. Okuya bildiklerimizden anladığımız kadarıyla daha
yaşanacak bir gezegen bulunamamış. Bizde rastlayamadık ...
Bilgilerden öğrendiğimiz kadarıyla Samanyolu galagsisi ile Andramedya
galaksisini geçtimiz çok olmuş. Artık siz bizim nerelerde olduğumuzu tahmin
edebilecekmisiz? Biz tahmin edemiyoruz ki siz nereden tahmin edeceksiniz.?
Yıldızların etki alanlarından geçerken yıldızın büyüklüğüne göre hızımız
zaman zaman artabiliyor veya çok olmasada düşebiliyor.
En korkulan olay karadeliklere yakalanmak. Bizden öncekilerin karadeliklere
yakalandıkları kayıtlarda mevcut.
Kara delikler yüzlerce hatta binlerce sönmüş yıldızın yüksek çekim gücüyle
bir araya gelerek muazzam bir çekim gücü oluşturarak etki alanlarına giren ne
varsa içine çekmeleridir..
Bizden öncekiler yakalandıklarıyla ilgili kayıtlar incelendiğinde pek
detayına inilmesede olay şöyle olmuş:
Yakalandıkları karadelikten kurtulmaya çok uğraşmışlar. Bakmışlar ki
olmuyor, kurtulamayacaklar, yardımcı
uzay araçlarını hangara çekip geminin bütün kapıları ile kalkanlarını kapatıp
olacağı hazır beklemeye başlamışlar.
O kadar hızlı bir şekilde
girmişlerki o derece...
Döne döne karanlık bir ortama öyle müthiş bir hızla savrulmuşlar ki hesabı
yok...
Kimse ne olduğunu hatırlamıyormuş. Onun için karadeliğin içindeyken neler
olduğuna dair hiç bir kayıt yok. Karadelikten çıktıktan uzun zaman sonra
geminin içindekiler yavaş yavaş kendilerine gelmeye başlamışlar. Ne kadar süre
karadelikte kalmışlar kimse bilmiyor,tahmin dahi edemediklerini kayıt altına
almışlar.
Bu olay o akadar uzun sürmüş ki buradan müthiş bir hızla savrularak
çıktıklarında herşeyin yeniden normale dönmesi uzun zaman almış.
Karadeliğin içindeyken geminin tüm elektronik aletleri iş görmez hale
gelmiş. Kara delikten çıktıktan sonra kendilerine geldiklerinde fiziksel
görünümlerinde değişmeler olduğunu görmüşler.
Ayrıca karadelikten savrularak çıkarken mi ?,yoksa kara deliğin içindemi
?nerelere çarptılarsa ana gemi epey
hasar almış. Onarması uzun zaman almış.
Karadelikle ilgili başka bir kayıtında düşülmediği anlaşılmış.
Şu anda uzayın neresindeyiz nereye doğru yol alıyoruz bilmiyoruz. Sadece
uzayda kaybolmuşlar olarak yol aldığımızı biliyoruz.
Şu anda bildiğimiz bu...
Kamil ERBİL
Yorumlar
Yorum Gönder