Hasta Ziyareti
Hasta Ziyareti
Hastanedeki bir odada, yalnızca soluk sesler
duyuluyor. Duvarda, beş dakikada bir çalan saat, yalnızlığına vurgu yapıyor.
Oda, beyaz duvarlar ve soğuk floresan ışıklarıyla tanıdık bir tedirginlikle
çevrili. Ayakta durmaya çalışarak pencereye yaklaşan adam, dışarıdaki gün
ışığını, sabahın erken saatlerinde hapsolmuş bir şekilde izliyor.
Bugün hasta ziyaret günü. Diğer odaların kapıları
ardına kadar açılmış, kimisi kahkahalarla yankılanıyor, kimisi sessizce
gözyaşlarını silerken. Herkesin birisi var. Ama onun yok. O, bir köşede, başını
hafifçe eğmiş, elini pervasızca kenara koymuş, beklemekten öylesine yorulmuş
halde.
Hastanenin koridorlarında, adımlar, bir bir daha da
hızlanıyor; her sesin, her uğuldayan fısıldamanın içini biraz daha boşaltan bir
his bırakıyor. Ziyaretçiler içeri girmeye başladıkça, yüzüne yeni bir çizgi
daha ekleniyor. Umutla kapıdan her yeni adım sesi geldiğinde, derin bir nefes
alıyor; ama o ses ona değil.
Saat ilerliyor, koridordaki gürültü büyürken,
odasının kapısı hala aralık. Bir çocuk gülüşü duyuluyor uzaktan, bir çiftin
sohbeti ise ondan çok daha yakın. Ama bu sefer, odasındaki tek ziyaretçi,
yalnızca kendi soluk sesi. Sadece sessizlik.
Ziyaretçi gelmemesi, bir yara değil, ama ondan daha
kötü bir şey; bir kaybolan değer duygusu. Yavaşça yatağının başına dönüyor, tek
tek hatırlamaya başlıyor: "Onlar gelecekti, değil mi?" diye soruyor
kendi kendine. “Kesin gelmişlerdir… ya da belki bir şey oldu.” Ama içinde,
gitgide büyüyen boşluk, cevapları boğuyor. O kadar sessiz ki, kalbi her
çırpışında bir yankı gibi geliyor. Sanki her atışı, bir saniye daha siliniyor.
Ve o zaman fark ediyor, belki de hiç
gelmeyeceklerdir.
Kamil Erbil
Yorumlar
Yorum Gönder